Anasayfa » Önce İğneyi Kendimize…

Yazı Hakkında

Başlık: Önce İğneyi Kendimize…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 19 Nisan 1995, Çarşamba

Yazı

HAITAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Önce İğneyi Kendimize…

Genç bir konuğum vardı geçenlerde.

Almanya’da büyümüş, öğrenimini orada tamamlamış bir Türk genci. İki dili de kusursuz konuşmasının yanı sıra yaşının çok üstünde bir birikime ve bilince sahipti.

Alman parlamentosunda görevliydi. Türkiye ile en yakından ilgili milletvekillerine yardımcı oluyordu. Türkiye’de olup bitenlere yanlış tanı koymalarının nedenlerini sordum. Canan Atılgan, üzgün bir biçimde gülümsedi:

PKK ‘den sürekli olarak tek yanlı bilgi akışı var. Onları dengeleyebilecek bilgiler ise bizim taraftan gelmiyor. Büyükelçi OmırOymen çokbaşanlı, ama tek
kişinin çabalan yeterli alamıyor.

Sami Keben geçenlerde yazdı.

Mew York Times gazetesinin ünlü yazarlarından Wil!iam Safire’in, Türkiye’nin Kuzey kak’taki tutumunu sert biçimde kınayan bir yorumu çıkmıştı. Oysa Safire, genellikle Türkiye lehinde yorumlar yapan bir yazardı.

Sayın Kohen kendisiyle görüşünce anlaşılıyor ki hiçbir T ürk yetkili yazdıklarına yanıt vermemiş. “Gelip sizinle görüşüp gerçekleri anlatmak istiyonjz’diyen olmamış. İki satırlık birmektupla bazı bilgileri aktarmak zahmetine bile katlanan yok!

Adam dünyanın en etkili gazetecilerinden birisi.

Adam “Türk düşmanı” değil. Adam, Türkiye’nin parçalanmasına karşı.

Ve bir Türk gazeteci gidip kendisiyle görüşmese,
tek yanlı bilgilerle tozu dumana katmayı sürdürecek!

Oysa “Türk düşmanı” bite olsa, gidip konuşmanın, kendi gerçeklerimizi anlatmanın yaran açıktır. Düşmanlık, belirli koşulların birikmesiyle oluşur. O koşullara karşıt her yeni koşul da düşmanlığı zayıflatacak olan bir birikime katkıdır.

Kendisine birazcık saygısı olan hiçbir insan, kendisine sunulan somut gerçeklen “tamamen”göz ardı edemez!

★★★

Geçenlerde CNN ekibi ile bir saatlik bir görüşmemiz oldu.

Asıl konu, Türkiye’de bir “şeriatçı teMike’nin bulunup bulunmadığıydı. Ama “son” bir soru sormadan da edemediler:

Türkiye insan haklan ve demokratikleşme konusunda gereken adımlan atabilecek mi?

Batılı birçok gazeteci ve siyaset adamı sanıyor ki
Türkiye’de Kürt kökenlilerin yaşam hakkı bile yok. Dillerini bile konuşamıyorlar. Tüm kültürel ve “dinsel” haklardan yoksunlar.

Batılı. TBMM’ deki milletvekillerinin üçte birinin Kürt kökenli olduğunu bilmiyor. Ama seçilmiş birkaç Kürt kökenlinin -kendi işlemedikleri bir suçtan dolayı- Meclis’ten atıldığını biliyor. Düşüncelerinden dolayı hapiste bulunan bilim adamlarını, yazarları, milletvekillerini biliyor.

Doğrularla yanlışlar öylesine iç içe ki doğrulan anlatmanız zorlaşıyor!

En büyük erdemi, en zor anlarda bile gülümseyebilmek olan bir başbakanımız var. “PKK’yi Meclis ‘ten kovacağız!” dediğinde alkış tutulmuştu. Ama bugün,
o kovulanlardan bazılarının hapiste bazılarının ise “Sürgündeki Kürt Pariamentosu”nda oluşunun Türkiye’ye ne yarar sağladığı ortadadır.

Eğer Türkiye Batı kamuoyunda zor durumda ise bunun iki nedeni olduğunu kabullenmeliyiz: Demokratikleşememe ve tanıtamama!

163. maddeyi kaldırmada, “şeriatçı düşünce’nin ve “eylemin önünü açmada birleşen bir Meclis çoğunluğu var. Ama “düşünce”nin “suç” olmaktan çıkarılmasına karşı!

“Yanlış” ve “kötü” tanınan bir Türkiye’yi doğru tanıtmak için ayrılmış önemli kaynaklar var. Ama -Türkiye için en yaşamsal konularda brte- dünyayı doğru bilgilendirecek, “hızlı” çalışan “yeterli” bir tanıtı m örgütü yok!

Avrupa Konsey ve benzeri uluslararası kuruluşlarda Türkiye’yi temsil edecek olan milletvekillerinin, hiç değilse “ye terfi “yabancı dil bilmesi gerektiğinin
bilincinde bir Meclis çoğunluğu yok!

Kendine saygısı olmayana başkaları saygı duyar mı?

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz