Anasayfa » Özal’ın ‘Misyon’u Neydi?

Yazı Hakkında

Başlık: Özal’ın ‘Misyon’u Neydi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 03 Nisan 1998, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Özal’ın ‘Misyon’u Neydi?

Peş peşe gelen iki telefon beni düşündürdü.

Birincisi İstanbul’dan, yaşlı bir bayan okurumdu. Ağlamaklıydı.

Özal‘a anıt mezar yapılması için devlet 300 milyar lira sarf ediyormuş. Ne hakla? Bizim vergilerimizle bunu nasıl yaparlar?

ismet İnönü‘ye yapılmayan, Turgut Özal’a yapılıyor. Acaba niçin?

İkinci telefon Nokta dergisindendi. Bir yazı hazırlıyorlarmış.

– Özal niçin bugün bile gündemde? “Misyon”u neydi?

★★★

Özal gerçekten de gündemde… Ve uzun süre de düşmeyeceğe benziyor, Nasıl düşsün ki!

Bir…

Eğer bugün “irtica”diye adlandırılan “gericilik’’ yeniden hortlamışsa, bunu elbette ki “rahmetli” Özal’a borçluyuz!

163’ü o kaldırıp, “şeriat” propagandasını o serbest bıraktı. “Zenginlen seven” ünlü ekonomik politikaları ile, yoksulu daha yoksul varlıklıyı daha varlıklı yapan o idi. Sosyal devleti o yıktı… Ve “yoksulluk” ve “toplumsal adaletsizliği” besleyerek, kitleleri dinci örgütlerin kucağına o attı.

İki…

Eğer “bölücü terör” devletin başına bela olmuşsa.. bunu elbette ki “rahmetli” Özal’a borçluyuz!

PKK’yi “üç-beş eşkıya” olarak nitelendirip devletin tüm gücüyle, yılanı daha yavru iken ezmesini o engelledi. “Federasyonu da tartışalım!” diyerek, PKK ve yandaşlarına umut ve dayanma gücünü o verdi.

Üç…

Eğer bugün devletin temel kurumları çürümüşse, cumhuriyetin temelleri sarsılmışsa., bunu elbette ki “rahmetli” özal’a borçluyuz!

“Köşe dönmeciliği” en yüce değer yaparak yeni kuşaklara yozlaşma tohumlarını o serpti. “İş bitiricilik” görünümü altında, devleti o yozlaştırdı. Yolsuzluk ve ahlaksızlığı kurallaştıran, kurumlaştıran kapılan o açtı… Şeriatçı, tarikatçı rektörler dönemi onunla birlikte başladı. Devletteki gerici kadrolaşma onunla doruğa çıktı.

“Rahmetli” Özal’ı elbette ki unutamayız!

Yaşadığımız her “bela”nın altında onun imzası varken bu olası mı?

Ama gene de ne olur ne olmaz.. 300 milyarın üzerine bir 300 daha koyalım ki mezarı daha görkemli olsun!.. Öylesine görkemli olsun ki, Türkiye bir gün esenliğe çıktığında da, gelecek kuşaklar onu unutamasınlar!

Malum… Eğer “ders alınmazsa”, tarih yinelenebilir.

★ ★★

“Rahmetlinin sağlığında bir “Köşk yazarları” kuşağı türemişti. Ağzından her çıkanı, iki hafta ara ile birbirinin tersi de olsa “manşet” yaparlardı. “Keramet” diye sunarlardı. Sonra da hayretle birbirlerine dönerlerdi:

– Yahu ne büyük adam! Nasıl da gündemi hep O belirliyor!

Hepsi de “sahibinin sesi”ydi… Kim daha sadık ve de güçlü “ses” olacak diye aralarında yarışırlardı. Yarışma giderek açık arttırmaya dönüştü. Ve sonunda ihale “İkinci Atatürk‘lük”te kaldı.

– Özal, Atatürk’ten sonraki en büyük devrimcidir!

Hazret tam zamanında ölmeseydi, ikincilikten birinciliğe yükselmesi yakındı… Mustafa Kemal, “İkinci Atatürk” olmaktan kıl payı kurtuldu.

Aslında “Köşk yazarları” galiba devrimci ile “deviriciyi “yi karıştırmışlardı. Özal için “en büyük devirici” deselerdi, onlara ben de katılırdım.

“Tabu” diye diye, devrilmedik değer bırakmamıştı. “Tabu”lardan bir ordu kurtardı kendisini..
Ona da artık ömrü mü vefa etmedi, yoksa gücü mü yetmedi, bilinmez.

★★★

Şimdi soruyorlar:

– Özal’ın “misyon”u neydi?

Bana kalırsa.. “İkinci Cumhuriyet”i kurabilmek için birincisini içten içe yıkmaktı.

“Ilımlı İslam”la bütünleşmiş… Yarı laik… Yarı çağdaş… Etnik bölünmeleri “siyasal yapı”sına  yansıtmış… Ortadoğu’da ABD’nin çıkar bekçiliğini üstlenmiş., bir yeni cumhuriyetti “misyon”u.

ABD “servis”lerinin , TC tarihindeki en sevdikleri devlet adamıydı “rahmetli” Özal. Türkiye’de ilişkiye girdikleri her kuruma, her sivil toplum örgütüne aynı tavsiyede bulunurlardı:

– Atatürk’ü bırak, Özal’a bak!

“Misyon”u neydi?

Bu sorunun en doğru yanıtını verebilecek olanlar, galiba okyanus ötesinde oturuyorlar…

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz