Anasayfa » Pazarlık…

Yazı Hakkında

Başlık: Pazarlık…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 03 Mayıs 1998, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Pazarlık…

Geçenlerde The NewYork Times’ta çıkan bir yazıda şu satırlar vardı:

“Çok iyi eğitim görmüş generaller, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ‘ün mirası olan laik düzeni koruma isteklerinde gerçekten samimiler. Ancak onlara göre, seçilmiş yöneticilerin çoğu yeteneksiz.”

Üst düzey bir general, gazetenin yazarına şöyle demiş:

“Bu parlamento üyeleri cahil. Çoğunun görev bilinci yok. Genel görüntüden haberleri yok. büyük düşünemiyorlar. Konu bu ülkenin geleceği olunca, onların doğruyu yapacaklarına güvenemeyiz.”

Ve makalenin yazan noktayı şöyle koyuyor:

“Bu duygular, demokratik bir düzeni bozacak kadar, sivil yetkililere güvensizliği yansıtıyor. Ama, ne yazık ki doğruya çok yakın.”

Buna bir “ne yazık ki” daha eklemek gerekiyor.. Ne yazık ki. halk da aynı kanıda! (Tüm kamuoyu yoklamalar bunu gösteriyor).

Peki, niçin böyle?

Bir… Asker en iyi,en çağdaş eğitimi veriyor. Sonra da, o eğittikleri arasında, en iyilerin en üste çıkmasını -genellikle- sağlıyor.

İki… Sivil iyi eğitim veremiyor. Eğitimin laik niteliğini bile doğru dürüst koruyamıyor. Ve siyaset, yetişenlerin en iyilerini kendine çekmeyi -genellikle- başaramıyor.

Sonuç?

Sivil eğitim düzeltilmeli.. Siyasal partiler yeni baştan yapılanmalı.. Ve sivil bürokrasi. “yetenek” temeline göre, istikrara kavuşturulmalı..

***

MGK üniversitelerdeki ‘genci’ kadrolaşmayı ve ‘türban’ olayını görüşmüş.

Devletin elinde raporlar var. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki üniversitelerin çoğunda. Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olanlar egemen.

Bu durumun en büyük sorumluları da, YÖK ile cumhurbaşkanları.. Ve de onlara bu yetkiyi veren 12 Eylül Anayasası.

Doğramacı YÖK’ü önermiş. Evren seçmiş Özal seçmiş Kimisine tarikatçılar, kimisine de Türk-İslam sentezden egemen olmuş.

Hadi bakalım!.. Şimdi temizleyebilirsen temizle!

Üniversiteler özerk iken, kendi yöneticilerini kendileri seçerken.. Acaba niçin çağdışı kafalar rektör ya da dekan olamıyordu?

Üniversiteleri bu durumdan kurtarmak niçin sivil yöneticilerin sorunu olmuyor da.. Bu işin derdine de gene askerler düşüyor?

Ve üç soru da “türban”la ilgili:

Eskiden niçin üniversitelerde böyle tür sorun yoktu? Bugün “Başımı bağlamadan derse girmem “ diye tutturanlar eskiden niçin tıpış tıpış giriyorlardı?

Üniversiteler “Türbana evet” dese, sorun bitecek mi?

Türbanlılar sınıflarda çoğunluk olsa ne olur?

Öbürlerinin yanıtlarını herkes kendisi versin. Ama son iki soruyla ilgili kısa bilgi vermekte yarar var.

“Türban sorunu”nda “hoşgörü” gösteren bazı üniversitelerde yeni istemler gelmeye başlamış:

– Namaz saatlerinde sınav yapılmasın! Kız öğrenciler için de mescit açılsın!..

Benim ders verdiğim sınıfta birkaç başörtülü öğrenci bulunuyor. Geçen gün baktım ki, hiçbirisi yok.. Ve o gün “Siyasal Düşünceler ve Rejimler Tarihi”nde işleyeceğimiz konu “Laiklik”..

Konuyu onlar olmadan işledik.. Peki öğrencilerin yarısı başörtülü olsaydı ne olurdu?

Ya sınıfta biz olamazdık.. Ya da konumuz herhalde “laiklik” olamazdı; laikliğin neden “dinsizlik” olduğu ve “İslam ‘la bağdaşamayacağı “ olurdu!

***

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Sayın Hüseyin Akbulut bugünlerde çok mutlu. Tıpkı Kültür Bakanı Sayın Istemihan Talay gibi. Ve de onlara bu mutluluğu tattırmak için çaba gösteren iki Sayın Bakan, Zekeriya Temizel ve Hikmet Sami Türk gibi…

Beş kentimizde daha opera ve bale birimleri açılıyor: Samsun, Sivas, Antalya, Gaziantep ve Van.

Dile kolay!. Doğu Anadolu dahil, artık opera ve baleye sahip olmayan bölgemiz kalmıyor.

Hükümet onaylamış. Maliye Bakanlığı da, tam 775 sözleşmeli personel kadrosu tahsis etmiş. 229 kadro da sırada..

Bu olay çok mu önemli?

Evet!

Suya taşı “cump “sesini duymak içinatmazsınız.. Suyun yüzeyinde giderek büyüyen halkaları seyretmek için atarsınız.

Üniversiteler hem toplumsal ortamı etkilerler, hem de toplumsal ortamdan etkilenirler. “Gericilik”ten temizlemek gereğini duyduğunuz üniversitelerin ortamlarını da çağdaşlaştırmalısınız.. Renklendirmelisiniz.. İnsancıllaştırmalısınız.

Atatürk’ün cumhuriyet kurarken attığı sanatsal temeller olmasaydı eğer.. Ankara’da on binlerce genç, CSO konserini dinlemek için Hipodrom’a koşar mıydı?

Ve son bir soru:

O gençlerin içinden tek bir terörist., ya da tek bir çağdışı kafa çıkabilir mi?

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz