Anasayfa » RP Kapatılamaz!

Yazı Hakkında

Başlık: RP Kapatılamaz!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 28 Aralık 1997, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

RP Kapatılamaz!

Bugün tek konum yok.Bir dörtlüğüm var.

Dörtlüğün ilki Refah Partisi ile ilgili.

Dini siyasete açıktan alet etmiş olabilir..

Şeriatçı güçlere destek vermiş.. Cumhuriyeti
kanlı bir biçimde devirmekten söz etmiş., şeriatı zorla dayatacakları söyleyenlerin, cezaevindeki belediye başkanlarının ayağına -desteğini
göstermek için- “Adalet Bakanı”nı yollamış olabilir..

Sivas’ta 37 kişiyi “inançlarından dolayı” çıra gibi yakanların avukatlığına soyunmuş olabilir..

Yurtdışından parasal destek görmüş., demokrasinin tanıdığı olanakları, demokrasiyi yıkmak
için kullanmış olabilir..

Ama -eğer bizzat kendisi istemezse- RP kapatılamaz!

ABD “Kapatmayın”diye fetva verdiği için değil. Kimisi yeni mandacı olan bazı aklı evveller
“Kapatılırsa çok kötü olur ha ” diye her Allah’ın günü yanıp yakındıkları için değil. Yasaların gereği
olarak hiç değil..

Tut yirmi tane hukukçu., daktilonun başına oturt… Her gün “mesai saatinin bitiminden önce”
daya 100 sayfalık “ek savunma “yı Anayasa Mahkemesine…

Beş gün.. On gün.. Bir ay.. On ay.. On yıl..

Beş gün dayarsan, bayrak isim Yekta Güngör
emekli olur., beş yıl dayarsan demokrasi berbat
olur.

Hadi bakalım kapatabilirsen kapat.

Hukuk., ve de en yüce mahkeme., bakalım
oyuncak olacak mı, olmayacak mı?

Bugün RP’yi yargılayan Anayasa Mahkemesi
üyelerini yarın tarih yargılayacak! Asker sınavını
verdi ve veriyor.. Şimdi siviller sınavdalar..

Demokrasinin geleceği de askerlere değil sivillere bağlı!

★★★

Dörtlüğün İkincisi, Karisruhe İdare Mahkemesi’nin kararı ile ilgili.

Kürt kökenli oldukları için Türkiye’de baskı
gördüklerini öne süren bazı yurttaşlarımız Almanya’ya başvuruyor ‘İltica hakkı’ istiyor. Reddedilince de, idare mahkemesinde dava açıyor.

İşte mahkemenin kararı:

“Türkiye’de takibata uğrayanlar, PKK örgütünü destekleyen ve Cumhunyetin temel ilkelerine
karşı çıkanlardır. PKK ile yıllardır süren kanlı çatışmalara karşın, Kürtler üzerinde bir baskı yoktur.”

Bunun doğru olduğunu hepimiz biliyoruz da…
Bu doğrunun sonunda bir Alman mahkemesince de “tescil edilmiş” olması ayrı bir anlam taşıyor.

Türkiye’de (ne yazık ki “gayrimüslim “ler bir istisna olmak kaydıyla) kimse kökeninden dolayı farklı bir muameleye uğradığını öne süremez!..
Ama Batı’nın alnı bu kadar ak değil!

İkinci Dünya Savaşı sırasında., yüz bini aşkın
ABD yurttaşı evlerinden, yurtlarından alındılar.
Toplama kamplarına kapatıldılar.

Niçin?

San benizli, çekik gözlü oldukları için. Japon kökenli oldukları için., ve de ABD Japonya ile savaşta olduğu için..

Irkçılık, ayrımcılık ABD’de var, İngiltere’de, Almanya’da var… Ama Türkiye’de yok., hiçbir zaman da olmadı. Osmanlı’da da…

★★★

Amerikan ABC televizyonu. TİME dergisinin
anketinde Atatürk’e verilmiş olan 2.5 milyon oy
üzerine bir program yapıyor.

Dünyanın dört köşesinden TIME’a Atatürk için
gönderilen mektuplar., kartpostallar.. Atatürk
afişleri, resimleri., üzerinde Atatürk olan duvar
halıları, yastık kılıftarı, seramikler, porselen tabaklar, kahve fincanları.. Çeşit çeşit tablolar..

Derginin bir köşesini, Atatürk sanat ve elişi
sergisi haline getirmişler.

Dünyanın en ünlü ve etkili dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Walter Isaacson anlatıyor:

“- Önceleri bu büyük ilgiye hayret ettik, biraz
da öfkelendik. Bir süre sonra Atatürk’ün Türkler
için ne demek olduğunu anladık. Hiçbir örgüt,
grup ve kuruluş, bir ulusun bir derginin anketine
katılmasını bu ölçüde organize edemez. Bu ilgi
Türk halkının gerçek duygularını gösteriyor.”

Ve ekliyor:

“Anladık ki, Atatürk -hiç değilse Türkler için bu yüzyılın da gelecek yüzyılların da tek kahramanıdır.”

Acaba niçin?

  1. yüzyılın ünti isimleri bir bir unutulup giderken.. kimilerinin isimleri sokaklardan, alanlardan, kentlerden silinirken… kimilerinin heykelleri yerlerde sürüklenirken., kimileri lanetle anılırken..

Acaba niçin?

Ünlü sunucu Peter James, programı şu tümce ile noktalıyor:

“- Böylesine gururlu bir ulus olmak ne güzel!..”
★★★

Dörtlüğümün sonuncusu bir yazarımızla ilgili.

Orhan Pamuk Alman Der Spiegel dergisine
bir yazı yazmış. Haluk Şahin, o yazının üzerine
oturduğu ikilemi -köşesinde- şöyle özetliyor:

“Bir yanda ‘yüksek çevre’ ve ‘güzel kız’ benzetmeleriyle somutlaştırılan bir Avrupa var. Onun karşısında küçük entrikalar ve aldatmacalarla o ‘yüksek çevre’ye davet bekleyen aşağılık, acınası bir yaratık: Türkiye! Ya da dans teklifi ‘güzel kız’ tarafından reddedilince kabadayılaşan,
‘utanç verici’ sert bir Akdeniz erkeği!”

Bu satırları Orhan Pamuk’a yazdıran nedir?

Kara Kitap’ın sayfaları arasına… Açıkça söylemek yürekliliğini bulamayıp da, ‘Çocukluğunda
kız kardeşi ile karga kovalayan sapık bir padişah’
diye gizlemeye çalıştığı bir kin mi?

Batı önündeki “aşağılık duygusu”mu? Batı’ya
yaranma çabası mı?

Yoksa Yaşar Kemal’inki benzeri bir “Batılı ödül”ü alabilme kıskançlığı mı?

Atatürk yaklaştıkça büyüyor… Bazılarının ilgisini çeken iki roman yazınca büyüdüklerini sanan bazı zavallılar ise yaklaştıkça küçülüyorlar.. Cüceleşiyorlar.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz