Anasayfa » ‘Sakin Güç’ Modeli!

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Sakin Güç’ Modeli!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 26 Mayıs 1999, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Sakin Güç’ Modeli!

Fransa’da Mitterrand’ın iktidara giden yolda
kullandığı bir slogan vardı. Gülümseyen fotoğrafları ile bezenmiş tüm afişlerde aynı sözcükler okunuyordu: “Force tranquille”… Yani “Sakin Güç”

Kendi kendisiyle barışık… Güven veren.. Dingin..

Sonuç olumluydu.

Ve Altan Öymen’in CHP genel başkanlığı, bana nedense o afişleri anımsattı. Tıpkı Erdal İnönü’nün genel başkanlığındaki gibi.

O görüntü, Sayın İnönü’nün en büyük kozuydu.
Şimdi de Sayın Öymen’in olabilir.. Tabir eğer, Erdal Bey’in sahip olduğu rahat koşulların bugün söz konusu bile olmadığını unutmazsa!

Ve eğer, bugünün olumsuz koşullarının, net, kararlı ve yürekli olmayı gerektirdiğini aklından bir an olsun çıkarmazsa!

♦ ♦♦

Bir partiyi başarıya ulaştıran, inandırıcılığıdır.

İnandırıcılığın önkoşulu ise ‘tutarlılık’tır.

Partinin temsil etmek istediği toplum kesimleri.. Bu kesimlerin sorunlarının çözümüne öncelik veren bir ideoloji (0 ideolojinin yansıması demek
olan somut bir izlence).. Ve o ideolojiye, o toplumsal tabanın özelliklerine uygun bir örgüt…

Taban, ideoloji ve örgüt.

İşte, tutarlılık dediğimiz şey bu üçlü arasındaki
uyumdur.

CHP’nin son yıllarda kötü yönetildiği doğrudur.
Ama bu kötü yönetimin partiye verdiği en büyük
zarar, kimliğin yitirilmesi konusunda olmuştur.

Kimlik kargaşası içine düşen bir parti hızla kitlelerden kopar. Ve siyasal savaşım, giderek kişiler arasındaki bir kısır çekişmeye dönüşür.

CHP kurultayı niçin bu kadar kırıcı oldu?

Niçin bu kadar çok aday çıktı ortaya?

Çünkü parti içi çekişme yıllardır Baykalcılar ile“Baykalcılara karşı olanlar” arasındaydı Oysa asıl çatışmanın, partiye kimliğini yitirtenler ile ona öz
kimliğini yeniden kazandırmak isteyenler arasında olması gerekirdi.

Öyle olmadığı içindir ki, insanlar bir hareketin ve o hareketin en iyi sözcüsünün etrafında birleşemediler. Onun içindir ki, bir sürü aday çıktı. Onun
içindir ki, olay Baykal’a ve Baykalcı görünen herkese karşı tepkiye dönüştü…

Altan Öymen, soruna sadece “vitrin” değişikliği ya da salt gençlere açılma biçiminde yaklaşırsa çok yanılır. Ve bir fırsatı cömertçe harcamış
olur.

Yapması gereken ilk şey, parti içinde yeni bir hareket başlatmaktır. Ardından o harekete uygun bir yönetim kadrosu oluşturmaktır. Ve üçüncü aşamada da, örgüt yapısını yenilemektir.

Elektriği yeniden bulmaya gerek yok.

Kemalizmi “geçmişin bekçiliği” değil “geleceğin öncülüğü” olarak algılayan bir hazırlık zaten var. Sayın Öymen alsın eline “Demokratik Toplumcu Çağrı”yı ve dikkatle okusun. Eğer oradaki düşüncelere katılıyorsa, altındaki sivil toplum örgütü temsilcilerinin isimlerini dikkatle incelesin..

‘Ve oradaki bazı isimleri bir’masa etrafında buluşmaya ve de CHP’nin yeni yapısında önemli katkılar yapmaya çağırsın!

Örneğin…

O çağrıyı, 400’ü aşkın ADD şubesine “temel çerçeve “olarak yollayan Yekta Güngör Özden’i

O çağrıyı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin anayasası ilan eden, çağeı metni üzerinde seminerler düzenleyen Prof. Türkan Saylan’ı..

O çağrı etrafında tüm İstanbul kadın kuruluşlarında bir hareket başlatan Prof. Necla Araf’ı.

Bir Özden’in, bir Saylan’ın, bir Araf’ın bile
CHP’ye getireceği havayı ve “güven “i düşünebiliyor musunuz?!!

O çağrının oluşumunda İlhan Selçuk ‘un da katkısı var, Hasan Fehmi Güneş’in de.. Ama en önemlisi, o çağrı artık kişilerin değil, bir toplum kesiminin malıdır.

Böyle bir oluşumdan yararlanmayı Sayın Öymen o düşünmezse Sayın Güneş ve arkadaştan düşünebilirler. Ve o çağrıyı bayrak yapan bir hareket,
parti içinde de ülkede de yeni bir hava yaratabilir,

Tıpkı 1930’ların “KADRO” hareketi gibi.. Tıpkı 1960’ların “YÖN” ve “Ortanın Solu” hareketleri gibi…

Bugün CHP’nin önünde “tarihsel bir fırsat” duruyor!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz