Anasayfa » Şanssızlık Bazen Şanstır!

Yazı Hakkında

Başlık: Şanssızlık Bazen Şanstır!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih:  04 Temmuz 1997, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Şanssızlık Bazen Şanstır!

Geçmiş dönemlerde sol zaman zaman yakınırdı:

– Şanssızız, hep koşulların çok kötü olduğu ortamlarda hükümete geliyoruz…

Oysa bu son derece doğaldı. Çünkü koşulların iyi olması demek, düzenin çarklarının iyi işlemesi demekti. Düzenin beklentileri karşıladığı ortamlarda da sol, yani düzeni en azından düzeltmek isteyenler, elbette ki “umut” olamazlardı.

Şimdi de koşullar çok kötü.

Parasal kaynaklar kurumuş, borçlar artmış, ekonomi berbat durumda… Eğitim sistemi çökmüş… Laiklik düşmanları devlet içinde yuvalanma aşamasını geride bırakmışlar, artık çöreklenmişler… Siyasette ve devletteki yozlaşma çok ileri boyutlara varmış…

Listeyi uzatmaya ne hacet!

Cumhuriyet en kötü dönemini yaşıyor. Dibe vurmuş.

İşte yeni hükümetin şansı da bu noktada!.. Artık daha kötüsü olamayacağı için, yaptığı her düzeltme “iyimserlik” yaratacak.

★★★

“Ahlaksız ortaklık”ın Genelkurmay içindeki casusu olan onbaşı, meğer bir imam-hatipli imiş…

Derslerinde Humeyni rejimim savunan gençler de imam-hatipli idi. Zonguldak’ın bir ilçesinde, yasadışı Kuran kursuna kanat geren savcı da imam-hatipli idi.
Yaklaşık yüzde 70 oranında, “Yasalar dine uygun olmalı!” görüşünde olanlar da imam-hatipliler.

Elbette ki her imam-hatipli böyle değil!

Ama tüm bu somut örnekler de “rastlantı” değil!

İlhan Selçuk, bir gerçeği ne kadar özlü anlatıyor: Hıristiyan çocuklarından “İslamın kılıncı” bir yeniçeri ordusu yaratan nedir?

Eğitim!

★★★

“2. MC” döneminden sonra hükümet olmuştuk.

Daha ikinci haftamız bile dolmamıştı. Ecevit’in Bakanlar Kurulu’ndaki sözleri bugün gibi kulağımda:

– Bu benim üçüncü başbakanlığım. İlk ikisinde, müsteşarım ve özel kalem müdürüm dışında kimseyi değiştirmek gereği duymamıştım. Oysa şimdi, belki çaycıya kadar değiştirmek gerekiyor…

Niçin?

Partizanca bir kadrolaşma ileri boyutlara vardığı için.

Oysa o dönemde, ne laik cumhuriyeti ve dolayısıyla demokrasiyi yıkmak isteyenler bu denli güçlüydü.. ne de devlet içindeki kadrolaşma, bu ölçüde bir “rejim sorunu” boyutuna varmıştı.

Cumhuriyet gazetesi, “Askerlerden emniyete tavır” başlığını atmış… Ve şimdi aynı Ecevit, “Devlet hiç bu hale düşmedi” diyor.

Çünkü devletin çeşitli organları birbirine güvensiz!

Çünkü bazıları “hâlâ” cumhuriyet ideolojisini savunuyor. Bazıları ise, ya cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin ya da “çete”lerin emrinde…

★★★

Herkes tartışıyor:

– CHP’nin hükümetin dışında kalması yanlış mı doğru mu?

Bana göre doğru!

DYP çökmüş, bitmiş… Suçluluğun telaşı içindeki kadının eteğini bırakmadığı sürece, her çırpınış onu biraz daha batağa saplayacak.

Bu koşullarda CHP’nin hükümete katılması demek; muhalefet işlevinin RP’nin “emin” ellerine terk edilmesi demektir. Hükümete yönelik her düş kırıklığının Erbakan kafasına yaraması demektir.

Yani CHP’nin bu hükümetin ‘’ilerici” muhalefeti görevini üstlenmesi olumludur. Ama… Gerdeğe girmeye sabırsızlanan güveyi gibi; oy tabanındaki iki-üç puanı bir an önce tahsil etme çabası içindeki hırçınlığı yanlıştır!

CHP, zaman geçince, bugünkü seçmen desteğinin azalacağı endişesi içinde midir? Sayın Baykal, bugünkü hükümet başarılı olur da, toplumdaki “Laiklik elden gidiyor” korkusu azalır diye mi düşünüyor?

İşte zaman… İşte fırsat!

Tarihsel kimliğini yeniden kazandığını kanıtla… Hizipçilikten vazgeçip parti içinde demokratik bir yapı oluştur… Somut çözümler üret… Demokratik kitle örgütleriyle organik bir ilişki içine gir!..

Ve iktidara giden yolu, başkalarının başarısızlığında.. yani ülkenin daha kötüye gitmesinde arama! Kendi ideolojinde, kendi yapında, kendi gücünde ara!

Günün kişisel ve partisel çıkarlar peşinde koşmanın değil, cumhuriyeti ve ülkeyi kurtarma günü olduğunu da “özellikle” unutma!

★★★

Bu hükümet kendi içinde tutarlı bir hükümettir. Bir “cephe hükümeti”dir.

Toplumun en az yüzde 80’inin inançlarını temsil eden bir “cumhuriyet cephesi” hükümetidir. Ve koşulların şanssızlığı bu hükümetin bir şansıdır.

Ama Silahlı Kuvvetler’in basına sızdırdığı üç maddelik “vazgeçilmez beklenti”nin; aslında cumhuriyetin tüm silahsız güçlerinin de ortak beklentisi olduğunu unutmamak zorundadır.

“Sekiz yıllık kesintisiz temel eğitim… Gericiliğin parasal kaynaklarının kurutulması… Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin devlet içindeki kadrolaşmasının ortadan kaldırılması…”

Ve açıklıkla söylenmeyen bir dördüncü madde var:

“Suçluların -yurtdışına falan kaçmalarına izin verilmeden- cezalarını bulması!”

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz