Anasayfa » ‘Seçimsiz Demokrasi’ Bitiyor mu?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

‘Seçimsiz Demokrasi’ Bitiyor mu?

Yazı Hakkında

Başlık: ‘Seçimsiz Demokrasi’ Bitiyor mu?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 10 Haziran 1994, Cuma

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

‘Seçimsiz Demokrasi Bitiyor mu?’

Şu sözler tam bundan iki bin beş yüzyıl öncesine ait:

“Devlet işlerine karışmayanlara, kendi işi gücü ile uğraşan sessiz bir yurttaş değil, hiçbir işe yaramayan biri gözüyle bakıyoruz. Biz tartışmaya, siyasal eylemin önüne dikilen bir engel diye değil, bilgece davranmanın vazgeçilmez bir ön hazırlığı diye bakarız…” (Perikles).
Şu sözler de o kadar eski:

“Eğer bir devlet yaşıyorsa bunun hikmeti, birliğe doğru gitmekte bir noktadan daha ileri varmamasıdır… Yoksa müzikte uyumun tek ses haline gelmesi veya ritmin tek vuruş haline gelmesi gibi olur.” (Aristo).

Ve bugün Türkiye’de yürürlükte olan 12 Eylül Anayasası, iki bin beşyüz yıl öncesinin gerisindedir… Çünkü hiçbir hareket, o hareketi yönetenlerin ‘çap’larını aşamaz!

★★★

Şu düşünce de yaklaşık iki yüzyıla yakın bir süre önce savunulmuştur. “Demokrasinin iyi işleyebilmesi, üç öğenin varlığına bağlıdır… Yerinden yönetim, kitle örgütleri ve demokratik kültür…” (Alexis de Docqueville).

12 Eylül Anayasası, yönetim yetkilerini dağıtmıyor, topluyor… Kitle örgütlerinin oluşumunu zorlaştırıyor ve onların siyasetle yani devlet işleriyle ilgilenmelerini yasaklıyor…

Şu yapılanlar da 70 yıl öncesine ve yüzde 93’ü okuma-yazma bilmeyen bir topluma ait.

Bir “anonim ortaklık” olarak kurulan Anadolu Ajansı bir “anonim ortaklık” olarak kurulan telgraf ve telefon yönetimi, geleceğin radyosu…

Birer “dernek” olarak örgütlenen Türk Dil ve Tarih kurumları… Bir “özel girişim” olarak oluşturulan İş Bankası, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu… Devlet başkanının da üye olarak insanlara örneklik yaptığı ilk üretim ve tüketim kooperatifleri…

Ve “demokratik kültür” yaratmak amacıyla genci, kadını, köylüyü “katılım”a özendirmek için gösterilen “olağanüstü” bir çaba…

Tüm dünyada faşizm yükselirken Anadolu’da demokratik geleceğin yapılarını oluşturan adam Atatürk, “Atatürkçüyüm” diye diye Atatürk’ün kurduğu -partisi dahil- tüm kurumları kapatan ya da yıkan, Atatürk’ün mirasına bile el koyan, demokratik kültürü hırpalayıp “şeriatçı kültür”e kapıları açan yönetimin “baş”ı ise bugün Marmaris’teki general emeklisi!..

Hükümetin anayasa değişikliklerini niçin gündeme getirdiği hiç önemli değil!

Neden; ister SHP’yi uyutmak olsun, ister ekonomik bunalımdan dikkatleri başka yere çekmek olsun… İsterse gerçekten de demokratikleşme isteği olsun… Ne fark eder?

Öneriler doğru mu yanlış mı? Önemli olan bu!

Çoğulcu demokrasi “emek-sermaye” dengesi üzerine kuruludur. Bu iki güçten birisini devre dışı bırakırsanız demokrasi de devre dışı kalır. Ve “meydanı boş bulmak” umudu ile bu kurnazlığı (!) yapanların da burunları pislikten kurtulmaz.

İşverenin gücü “para”dan gelir. Bu nedenle de büyük bir işveren, tek başına bile siyasal dengeleri etkileyebilir.

İşçinin gücü ise -ister kafa, isterse kol işçisi olsun- “sayı” ve “örgüt”ten gelir. Tek tek ne işçinin ne memurun ne gencin ne kadının ağırlığı vardır.

Birkaç büyük işveren ya da büyük mülk sahibi karşısında denge oluşturabilmek için binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce kafa ya da kol emekçisinin bir araya gelmesi gerekir.

Küçük ödentileri üst üste koymaları, örgütlenmeleri ve bilinçlenmeleri gerekir.

Siz eğer kitle örgütlerinin siyasal partilerle işbirliği yapmalarını engellerseniz siyaset meydanını “sermaye”nin tekeline teslim etmiş olursunuz. Solu böylece bitirebilirsiniz, ama solu bitirirken demokrasiyi de bitirmiş olursunuz…

12 Eylül kafaları “yumurtasız omlet” yapmayı denediler. Ve Atatürk Türkiyesi’ni bugünkü batağa sürüklediler…

★★★

12 Eylül Anayasası “seçimsiz demokrasi” isteklerinin yarattığı bir ‘ucube’dir.. Ülkeye “sağ “ın dışında bir seçenek bırakmamıştır…

Oysa “seçimsiz” demokrasi olmaz. En iyi olasılıkla “çoğunluk diktası” olur.

Yine 2500 yıl öncesinin bilgesi ne demiş: “İnsanların servetlerinden dolayı egemen sınıf oldukları yerde, ister azlık, ister çokluk olsunlar, hükümet biçimi oligarşidir!..” (Aristo).

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz