Anasayfa » Sevsinler ‘Sivil Toplum’cu Basını!
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Sevsinler ‘Sivil Toplum’cu Basını!

Yazı Hakkında

Başlık: Sevsinler ‘Sivil Toplum’cu Basını!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 22 Aralık 1993, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Sevsinler ‘Sivil Toplum’cu Basını!

Nedir sivil toplum?

Katılımcı toplumdur. Yurttaşların ülke sorunlarına etkin bir biçimde sahip çıktıkları toplumdur. Toplumu oluşturan bireylerin, “Ben oyumu verdim, gerisini iktidardakiler düşünsün ” demedikleri toplumdur.

Sivil toplum, örgütlü toplumdur!

Halk, örgütlüdür.

Çıkarları, dünya görüşleri, koşullan benzeyenler bir araya gelirler. İlgilendikleri konularda kitleleri uyarırlar, siyasal iktidarları uyarırlar.

Kamuoyu oluşur. Daha doğru, daha sağlıklı kararlar alınması olanaklı hale gelir…

Ama bu sürecin işleyebilmesi kitle örgütlerinin seslerini duyurabilmelerine bağlıdır.

Bunun ‘aracı’ ise basındır!

Özel TV ve Radyo Yasası’na ‘anti-laik yayınlar yapılamayacağı’ hükmünün konmasını, sağcı partiler engelliyorlar.

Terörle Mücadele Yasası’ndan, laik düzeni yıkmaya yönelik eylemler çıkarılıyor.

Bazı yayın organları, 37 kişinin yakıldığı Sivas vahşetini, ‘Şanlı Sivas Kıyamı’ diye övebiliyor. RP’nin Genel Başkan Yardımcısı, yananların değil yakanların avukatlığına soyunuyor.

Diyanet İşleri’ne, Kültür Bakanlığı’nın iki katı kaynak ayrılıyor.

Aleviler, Yezidiler, Süryaniler, Yahudiler, okullarda zorla Sünni felsefesini öğrenmek zorunda bırakılıyorlar. 20 milyon Aleviden alınan vergilerle, Alevilere saldıran kişi ve kurumlar besleniyor.

Devlet, bizim paralarımızla, laik düzen karşıtı insan yetiştiren okulların sayısını arttırıyor..

Devleti yönetenler ‘gaflet’ içinde, ama ‘sivil toplum’ sesini yükseltiyor. Meslek odalarının gazeteci-yazar-sanatçı kuruluşlarının içinde bulunduğu tam 30 sivil toplum örgütünün temsilcileri bir araya geliyorlar.

“Demokratik ve laik düzeni koruyacağına namus ve şeref sözü vermiş bazı milletvekillerimizin, başkalarının demokratik haklarını yok etme ve laik düzeni değiştirme girişiminde bulunmalarını ya da laiklik karşıtı davranışlara hiçbir tepki göstermemelerini, içtensizlik ve görevi ihmal olarak değerlendiriyoruz.”

Bekliyorsunuz ki olay, gereken etkiyi yapsın. Gazetelerin ilk sayfalarında hak ettiği yeri bulsun. Üzerinde tartışılsın…

Ne gezer!

Bir tek Cumhuriyet, kamuoyuna karşı sorumluluğunun gereğini yerine getiriyor

Nerede, sivil toplumcu (!) ‘numara’cı cumhuriyetçiler?

Nerede, sivil toplum (!) adına, her Allah’ın günü Atatürk’e ve Kemalizme saldıranlara sayfalarını ya da ekranlarını açmış yayın organları7

İşte sivil toplum örgütleri, işte yükselen ortak bir ses.
Niçin susuyorsunuz?

Laiklik olmadan sivil toplum olur mu?

Laikliğin olmadığı yerde özgürlük ve demokrasi olur mu?

Otuz örgütün sesine kulak vermeniz için, içlerinde mutlaka TUSİAD’ın da mı bulunması gerekiyor?

Hani, Kemalizm yıkılmadan Türkiye’de sivil toplum kurulamazdı. Hani, sivil toplum oluşmadan Türkiye çağdaşlaşamazdı.

Ortada bir yanlışlık var.

Ya Türkiye’de gerçek sivil toplumculuğu Kemalizm temsil ediyor ya da numaracı cumhuriyetçiler, ‘sivil toplum’ diye başka bir şey anlıyorlar.

Ve sadece İslamcı ya da Kürtçü örgütlenmeleri “sivil toplum”un gereği sayıyorlar.

Tek sesin, tek gücün olduğu yerde demokrasi olmaz.
Türkiye gibi demokrasisi kökleşmemiş toplamlarda, çoksesliliği güvence altına almak gerekir. Egemen güçlerin bir ölçüde etkisinin dışında kalabilen ‘özerk kurumlar’ bu tohumlarda bu nedenle büyük önem taşır.

Türk Dil Kurumu’ndan üniversitelere, yargıdan TRT’ye kadar özerk ya da bağımsız kurumları, Türkiye’ye Kemalistler getirdi. Tutucu güçler öldürdü.

“Gafil”lerin de yardımıyla, sıra geldi demokrasinin kendisini öldürmeye.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz