Anasayfa » Sivas Kurtulma Yolunda!

Yazı Hakkında

Başlık: Sivas Kurtulma Yolunda!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 09 Mayıs 1999, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Sivas Kurtulma Yolunda!

Sivas’a ilk gidişimin üzerinden yirmi yıldan fazla geçti.

Ecevit‘in ünlü Niksar-Şıran- Erzincan seferinin son durağıydı.. Kurşunlarla delik deşik edilmiş bir otobüsle varmıştık Sivas’a.. Her an yeni bir saldırıyla karşılaşma olasılığı ile.

Ama Sivas ili sınırlarından girer girmez havanın inanılmaz bir biçimde değiştiğine tanık olmuştuk.

Halkı da farklıydı, polisi de…

Bir insan ve sevgi seli üç günün olumsuzluklarını unutturmuştu. Havaalanına kadar otobüsün yanında koşmak, eşlik etmek isteyenler yüzlerceydi.. İsmet Paşa zamanından ben Kemalistlerin kalelerinden birisiydi Sivas…

Derken köprülerin altından çok sular aktı.

Sivas, 37 insanımızın inancından, düşüncesinden dolayı çıra yapılmasının utancını taşır oldu…

★★★

On altı dinci vakıf.. Üç imam-hatip okulu.. Dinci güçlerin dar gelirli aile çocuklarını kendi amaçlarına göre yönlendirebilmeleri için sağlanmış dört bin yatak.. Yurtlar, vakıf evleri.

Yimpaş başta olmak üzere, kente egemen olmaya başlayan dinci sermaye.

Hemen her kamu kuru morun başında dinciler.

Uygarlık okulu Halkevi kapatılmış.

Cumhuriyet Üniversitesi, Cumhuriyet düşmanlarının eline geçmiş. “Cumhuriyet Sivas’ta doğdu, Sivas’ta ölecek” sözü sloganlaşmış. Aydınlıktan yana olanlar Sivas’ı terk etmeye başlamış…

Tıpkı Nâzım‘ın dediği gibi: “Hava kurşun gibi ağır…”

Ve işte umutların tümden yitmeye yüz tuttuğu bir anda, önce Atatürkçü Düşünce Derneği çıkmış ortaya.. Gür ve güçlü!

Derken Cumhuriyet Üniversitesi’nin başına da, o üniversiteyi yeniden adına layık bir hale getirmekte kararlı bir rektör gelmiş.. Sivas’taki Önemli kamu görevlileri değişmiş.. Hava değişmiş, umutlar yeniden yeşermiş.

Sekiz yıllık temel eğitim kabul edilmiş. İmam-hatip okullar öğrenci bulmakta zorlanır olmuşlar. Daha Önce girmiş olanlar laik okullara yatay geçiş yaptırmaya başlamışlar…

★★★

ADD Sivas Şubesi Başkanı Avukat Naci Muslu bilinçli, deneyimli bir savaşçı. ADD bölge toplantısındaki sözleriydi beni üç yıl ara ile yeniden Sivas’a çeken:

– Sivas’ın üniversitesinin rektörü de bütün dekanları da derneğimizin üyesidir. Sivas’a ay direği ve aydınlanmayı yeniden getirme savaşımım omuz omuza veriyoruz..

Prof. Ferit Koçoğlu, rahmetli Nusret Fişek‘in öğrencilerinden. Yurt ve insanlık sevgisi dolu bir hekim.. Sivaslı değil, ama Sivas’ın yeniden Atatürk’ ün Sivas’ı olması için uzun yıllarını bu kente vermeye kararlı Karanlıktan kaçıp kenti terk edenlere biraz kırgın.. Onları geri çağırıyor.

İnancın ve kararlılığın neler yapabileceğini çok kısa zamanda göstermiş.

Daha geçen yıla kadar dincilerin “kurtarılmış bölge” saydıkları Cumhuriyet Üniversitesi’nde artık “türban sorunu” yok!

Geçen yıl kız öğrencilerin üçte biri (yaklaşık 1.200 öğrenci) türbanlıymış, Şimdi İlahiyat Fakültesi’ne bile kız öğrenciler başı açık giriyorlar.

Yumuşaklıkla ama kararlı davranılmış. Bu konuda en katı olan öğrencilerin ailelerine mektuplar yazılmış. Öğrenimi terk eden birkaç kişi dışında sorun tamamen çözülmüş..

Şimdi sabırla, ama gene kararlılıkla, dinci ağırlıklı öğretim kadrosunun yapısı dengelenmeye, değiştirilmeye çalışılıyor.

★★★

Sivaslı sevgili ozanın dediği gibi, “yol uzun ve ince”…

Tohumlar atılmış, köşe başları tutulmuş,. Ne var ki henüz yapılabilecek çok şey var.

Cumhuriyet Üniversitesi”nin 25. kuruluş yılı.. Geçen yıl ilki yapılan Gençlik  Şöleni’nin bu yılki programına şöyle bir göz attım.

CÜ Tiyatro Topluluğu, Tuluyhan Uğurlu piyano resitali..
Bilkent Senfoni Orkestrası konseri.. Halk müziği konseri.. Timur Selçuk konseri.. Konferanslar.. Spor etkinlikleri.. Doğa gezileri.. Sergiler..

İnanıyorum ki..

Eğer Ankara’da ipler yeniden Cumhuriyet düşmanlarının eline geçmezse.. Sivas’ta önce Cumhuriyetin üniversitesi kurtulacak., sonra da o üniversite, Sivas’ı yeniden Cumhuriyetin Sivas’ı yapmaya büyük katkı yapacak. Cumhuriyet
Üniversitesi’nde’ki konuşmamı şu tümcelerle tamamladım:

– Bugün ciddi sorunlarımız var, önemli düşmanlarımız var.. Ama bunları,  Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 1920‘lerde karşı karşıya olduktan düşmanlarla ve sorunlarla karşılaştırırsanız, onların yanında “çok hafif” kaldıklarını kabul etmek zorunda kalırsınız..

Haksız mıyım?!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz