Anasayfa » Siyasal Ahlak, Bilimsel Ahlak, Basın Ahlakı…
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Siyasal Ahlak, Bilimsel Ahlak, Basın Ahlakı…

Yazı Hakkında

Başlık: Siyasal Ahlak, Bilimsel Ahlak, Basın Ahlakı…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 06 Aralık 1992, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Siyasal Ahlak, Bilimsel Ahlak, Basın Ahlakı…

Üniversite, siyaset adamlarını eleştirir. Basın, siyaset
adamlarını eleştirir. İş alemi, siyaset adamlarını eleştirir.

Siyaset adamlarının bireysel çıkarlarını ülke çıkarlarının önüne geçirdikleri söylenir. Siyasal ahlak ya da ahlaksızlığın birçok sorunun çözümünü zorlaştırdığı, hatta darbelerin nedeni olduğu savunulur.

TV kameraları Meclis’teki boş sıralarda dolaşır. Haklı tepkiler yükselir.

Ama o seslerini yükseltenlerin, kendi görevlerini ne ölçüde yerine getirdikleri sorulmaz. Objektifler üniversite
hocasının dersine, ticaret adamının perde arkasına, basının mutfağına çevrilmez.

Bir kişinin yapması gereken işi paylaşmış olan üç kişi, o kadarcık görevi bile savsaklarken siyaset adamlarını eleştirerek rahatlar…

Aslında tepkiler haklı da tepkileri verenler haksızdır!..

★★★

ANAP’ta olup bitenler siyasal ahlaka uygun mu?

Siyasal yelpazenin neresinde olanlar siyasal ahlaka uygun ki!.. Hangi siyaset adamının davranışları kişisel nedenlerden çok toplumsal nedenlerden kaynaklanıyor? Özal’ın kişisel tutkuları uğruna kurduğu partiyi bölmesi yanlış da soldaki sayın önderlerin kişisel tutkuları uğruna bütünleşmeyi önlemeleri mi doğru?

ANAP’taki bölünmenin hiçbir ideolojik ayrımı yansıtmadığı, liberallerin bir yanda tutucu-milliyetçi kanadın öteki yanda olmadığı doğru da; CHP-DSP-SHP üçlüsü arasındaki farkın büyük ölçüde başlarındaki kişilerden kaynaklandığı mı yanlış?

Mesut Bey, Özal’ın dizinin dibinden ayrılmasa bu çatlama olur muydu? Çankaya’nın cansiperane destek ve kışkırtmaları olmasa, Keçecileri, Akbulut’u, Doğan’ı ANAP’ı terk etmek cesaretini gösterebilirler miydi?

Ama sorular bu kadarla bitmiyor.

Baykal, son kurultayı kılpayı ile yitirmeyip kılpayı ile kazansaydı, gene de tası tarağı toplayıp CHP’ye balıklamasına atlar mıydı?

İnönü, CHP’nin de kendi denetimi altında olacağına inansa, gene de “CHP gelip SHP’ye katılsın” der miydi?

Ecevit, CHP’nin tüm örgütlenmesinin kendi ellerine teslim edileceği güvencesini alsa, gene de solu kısa sürede bir bayrak altında toplayacağı belli bir olanağı etinin tersi ile iter miydi?

RP’yi bir kenara bırakın.. Sağdaki ve soldaki yelpazeleri önünüze koyun inceleyin.. Bölünmelerin “toplumsal yapının yansıması” olduğunu söyleyebilir misiniz?

★★★

Ama bu gerçeklere başka gerçekleri de eklemek zorundayız.

Yoksa, “yanlış”ın “doğru”nun tersi değil, “eksik bir doğru” olduğunu unutmuş oluruz.

Türkiye’de siyasal ahlakın onur verici bir düzeyde olmadığı ne kadar gerçekse; örneğin iş ahlakının, siyasal ahlakın da gerisinde olduğu o ölçüde gerçektir.

Üniversitelerin görevini yeterince yapmadığı ne ölçüde gerçekse, o üniversiteleri düzeltmek görevinin, “bilimsel ahlaksızlık” yaparak bilimsel unvanlar kazanmış olanların eline terk edildiği de o ölçüde gerçektir.

Bütün bunları eleştirmenin basının görevi olduğu ne ölçüde gerçekse; tekelleşme eğilimindeki basın organlarının, “vahşi kapitalizm” kuralları içindeki amansız bir savaşta, birbirlerine çamur atmalarının çirkinliği ve “basın ahlakı” kurallarına uymadığı da o ölçüde gerçektir.

Bu basın, yarın hangi yüzle siyaset adamlarımızın ve siyasal yaşamımızın düzeyini eleştirecek?

“Kötü para iyi parayı kovar”.. Ama meydanın kötü siyasetçilere, kötü bilim adamlarına, kötü basına kalmaması
için toplum olarak çaba göstermeliyiz. Ve öncelikle de siyaset adamı olarak bilim adamı olarak iş adamı olarak basının çalışanı ya da işvereni olarak bu çabaya kendi evimizin önünü temizlemekten başlamalıyız.

Onu yapmalıyız ki başkalarına edecek sözümüz olsun!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz