Anasayfa » Suç Askerlerde mi, Yoksa Sivillerde mi?
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Suç Askerlerde mi, Yoksa Sivillerde mi?

Yazı Hakkında

Başlık: Suç Askerlerde mi, Yoksa Sivillerde mi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 26 Aralık 1993, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Suç Askerlerde mi Yoksa Sivillerde mi?

İki gazetecinin askeri bir mahkemede yargılanması, elbette ki demokrasi ile bağdaşmaz.

Milli Savunma Bakanı’nın ve hatta Başbakan dışındaki bütün bakanların, Genelkurmay Başkan’nın arkasından gelmelerinin de çağdaş demokrasilerde örneği yoktur..

Milli Güvenlik Kurulu’nun Bakanlar Kurulu’na “tavsiye”de bulunmak yerine, aldığı kararları bildirmesi, 12 Eylül Anayasası’nın birçok ayıbından birisidir..

Türkiye’yi sivil bir iktidarın değil, perde gerisindeki askerlerin yönettiği izlenimini vermek, bu topluma yapılmış büyük bir haksızlıktır. Büyük bir yanlıştır..

Ama tüm bunların suçunu askerlere yüklemek de aynı ölçüde büyük bir haksızlıktır!

Tıpkı kapatılan partilerin, düşürülen milletvekilliklerinin suçunu Anayasa Mahkemesi’nde aramak gibi.

Bugünkü anayasa bir büyük yanılgıdır. Ama on yıldır o yanılgıya son vermeyen siviller, bir büyük suçludur!

Babamın sıkça yinelediği bir “mesele” vardı.

Deveye “Senin boynun niçin eğri” diye sormuşlar. “Nerem doğru ki?” demiş…

12 Eylül Anayasası içindeki doğruları saymak, eğrilerini saymaktan çok daha kolay. Demokrasi düşmanı Eflatun’un kitabını okumakla övünen bir generalin çapı, elbette ki ancak böyle bir anayasaya elverirdi.

Eflatun’u demokrat sanan kişi, yaptırdığı anayasayı da demokrasi sandı.

Tıpkı, Atatürkçülük yapıyorum sanarak Atatürk’e ihanet etmesi gibi.. Tıpkı laikliği güçlendirdiğini sanarak şeriatçıların değirmenine su taşıması gibi..

Bu köşede birçok kez yazdım.

Asker mantığı, tek biçim, uygun adım mantığıdır. Asker mantığında farklılıklara yer yoktur. Farklıya hoşgörü yoktur.

Asker mantığı, kendi alanında kaldığı sürece, çok tutarlı ve saygıdeğerdir. Ama demokrasi ile bağdaşmaz!

Demokrasinin temelinde, farklı olana hoşgörü yatar…

Çoğulcu bir toplumun “sivil” mantığı ile askerlere “talimatname” hazırlasaydınız ne olurdu?

Disiplin yok olur, ordu kargaşa içine düşerdi. Görevini gereği gibi yapamaz, sınırları koruyamaz olurdu.

Tıpkı 12 Eylül mantığı ile yapılanların, Türk siyasal yaşamında yarattığı kargaşa gibi Türk demokrasisinin önünde oluşturduğu kocaman engel gibi..

Yeğenlerimden birisi, ODTÜ Uluslararası İlişkiler mezunu. Yabancı dil biliyor. İyi bir işin başında.

Daha zamanı olduğu halde, askere gitmek için başvurdu. Ve kendi isteği ile “komando” yazıldı.

Kimisi “vah vah ” diyor kimisi ‘gerçekten de kendi isteği ile mi seçti’ diye soruyor. İşin içinde başka nedenler arayan bile var.

Niçin?

Çünkü basının da katkılarıyla çok kötü bir hava yaratmışız. Bu dönemde askere gitmek, hele hele Güneydoğu’ya yollanmayı göze almak “olacak iş değil” gibi
geliyor birçoklarına..

Oysa ben yeğenimle gururlanıyorum. Ve asker kaçaklarının oranının yüzde 20’ye varmasına üzülüyorum, utanıyorum.

Güneydoğu’da bu toplumun ortak yararı için bu toplumun yarını için canlarını tehlikeye atanlara büyük saygı duyuyorum.

Tıpkı, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlere esir düşüp esaretten döndüğünün ertesi günü dağa çıkan ve “Kuvayi Milliye”cilere katılan babama duyduğum gibi. Tıpkı çocuk yaşında düşmana karşı silaha sarılan amcama duyduğum gibi…

Asker de yanlış yapabilir, sivil de.

Birbirlerinin alanına girdiklerinde, hatalar daha da artar..

Ama 12 Eylül öncesinde, siviller demokrasinin bir “hoşgörü” ve uzlaşma rejimi olduğunu unutmasalardı..
Asker, bir boşluğu doldurma “görevi” içinde ortaya çıkabilir miydi? Çıksa da başarabilir miydi?

Bugün askerlerin “yurdun bölünmez bütünlüğü”ne sahip çıkmaları işlevleri gereği değil mi? Her gün ‘şehit’ler verirken bazen sivillerden daha duyarlı davranmaları doğal değil mi?.

Ama sivillerin hala 12 Eylül Anayasası’nın değiştirmemiş oluşları yanlış.. Sadece teröristle çarpışmayı değil, tüm Güneydoğu sorununu askerlere bırakmış görünmeleri yanlış…

Yaşanan sorunun boyutları ölçüsünde sorumlu davranmamaları yanlış

Hele hele, kendileri suçlu olanların, suçu başkalarında aramaları, daha da büyük bir yanlış!

OKURLARA NOT: Yurtdışında olacağım için bir süre yazılarıma ara vermek zorunda kalıyorum Yeniden buluşmak dileği ile…

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz