Anasayfa » Suçlu Devlettir!

Yazı Hakkında

Başlık: Suçlu Devlettir!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 08 Mart 1998, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Suçlu Devlettir!

İmam ortaokuluna giden kızın başını kapattırıyorsunuz. İmam lisesine gidince de kapattırıyorsunuz. Her Allah’ın günü beynini yıkıyorsunuz.

-Başı örtmek dinin gereğidir. Açarsan günahkâr olursun!

“Sosyal devlet” ilkelerini ayaklar altına alıp onu “tarikat yurtları”na mahkûm ediyorsunuz. Dinsel yaşam biçimini onun için “tek çözüm” haline getiriyorsunuz.

Ona imam okulunda “din hukuku”nu öğretiyorsunuz Bir “din devletinin gereklerine göre yetiştiriyorsunuz Arkasından -laik ve demokratik bir devlette- polis, emniyet müdürü, savcı, yargıç, kaymakam, vali olabilmesi için tüm kapıları açıyorsunuz.

Ama o amaçla yükseköğretim kurumlanın önüne geldiğinde, sesinizi yükseltiyorsunuz:

– Başını aç da gel!

Hakkınız var mı?

Beyazıt Meydanı’nda, devletin otoritesine karşı gösteri yaparken. İstiklal Marşı’nın okunmasını engelliyor. Türk bayrağının taşınmasını engelliyor. Kızıyorsunuz.

Hakkınız var mı?

Doktor oluyor, erkek hastalara bakmıyor. Polis oluyor, şeriatçı gösterileri içinden alkışlıyor. Savcı oluyor yasadışı Kuran kurslarına göz yumuyor. Kaymakam oluyor, kadın eli sıkmıyor. Vali oluyor, ilinin İran’a benzemesi için elinden geleni yapıyor..

Öğretmen oluyor, sınıfa tesettürlü giriyor. İmam okulunda ne öğrendi ise öğrencisine de onu öğretiyor.

Köpürüyorsunuz…

Hakkınız var mı?

★★★

Atalarımız ne güzel söylemiş: “Ne ekersen onu biçersin!”

Kabak tohumu ekip pamuk devşirmek istemek, sadece aptalların işidir.

Benim sınıflarımda da var. Suçlu o çocuklar değil. Suçlu Menderes, Demirel, Evren, Özal… Suçlu devletin kendisi!

Suçlu, 20 yılda imam okulu mezunlarının sayısını 14 katma çıkaran “orta sağ” iktidarlardır. Suçlu o mezunlara, ‘‘laik” devletin tüm konumlarına ulaşabilme yolunu açan, Evren ve benzerleridir.

Suçlu.. Devi kendi elleriyle büyüttükten sonra, yasaya karşı gelene gösteremediği otoriteyi, kendi Rektör’üne gösteren Başbakan’dır.

– Durup dururken yasayı, vargı kararlarını falan uygulamaya niçin kalkıyorsun? Ben onlarla baş edemiyorum, sen de sesini çıkarma!

Suçlu…. Devletin kurallarını ve otoritesini yeniden geçerli kılmaya çalışan bir Milli Eğitim Bakanı’nı göndermek için, elinden geleni yapan Hükümettir.

Suçlu devletin kendisidir!

★★★

Ne yapmalı?

Madem ki imam okullarında “turban”ı gelenek haline getirdiniz. Madem ki bundan geri dönecek kadar yüreğiniz yok. Geriye tek bir çözüm kalıyor; Evren ve Özal öncesine dönüş yapmak

– İmam lisesini bitirenler, üniversitelerin sadece ilahiyat fakültelerine kabul edilirler Devlette sadece “din görevlisi” olarak görev yapabilirler. İsteyen imam okuluna gidebilir; ama bu durumu önceden bilerek ve kabul ederek!..

Abbas Güçlü geçenlerde köşesinde yazdı

Clinton, başkanlığa ikinci kez seçildiğinde, eğitimdeki temel ilkelerinden birisini şöyle açıklamış:

“Her eyaletin farklı bir eğitim anlayışının olması kabul edilemez. Amerika Birleşik Devletleri’nde tek bir eğitim anlayışı olmak zorundadır. Öyle olacaktır”

Bu, Anadolu Devrimi’nin “Öğretimin Birliği” (Tevhidi Tedrisat) ilkesinin, 74 yıl sonraki bir doğrulanmasıdır. Hem de dünyanın en gelişmiş ve en demokratik ülkelerinden birinin koşullarında!

★★★

“Öğretimin Birliği’ni yıktık… Yarım yüzyılda, adım adım…

Ve “laik ve demokratik” devletin kendisi yıkılma noktasına yaklaştı. Adım adım…

Şu soruyu soranlar haksız mı:

– Tesettürü dün imam okullarında kabul etmiştiniz. Bugün üniversitelerde kabul ediyorsunuz. Kamu görevlilerinde zaten yarı yarıya gerçekleşti, yarın tam gerçekleşecek … Peki sorun bitecek mi?

Yoksa giyimde “inançlarının gereklerini” yerine getirenler, Melih Aşık‘ın tahmin ettiğini mi söyleyecekler:

-İnançlarımız dünyevi meseleleri din kurallarına göre düzenlemeyi öngörüyor. Laikliği kaldırıp yerine İslam toplumu ilkelerini koymak için sırada ne varsa onu yapacağız!

Hıristiyanlık güçsüzken ne demişti

“Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya!”

Peki Roma bölünüp zayıfladığında ve Kilise güçlenip dal budak sardığında ne dedi:

“Ruh bedene üstündür; öyleyse ruhun iktidarı da bedenin iktidarına hükmeder!”

Ve koskoca(!) kralların. imparatorların “aforoz” edildikleri.. karda kışta yürüyerek Papa’nın şatosuna gittikleri.. taçlarını, tahtlarını koruyabilmek için ayaklarına kapanıp “af” diledikleri dönem böylece açıldı…

Dinler özünde değişmezler. Ama dinleri kendi çıkarları için kullananlar da. Kullanma biçimleri de hep değişirler… Ve tarihten ders almayanlar, onların karşısında hep ağır bir bedel öderler.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz