Anasayfa » Tehlike Bitti mi?

Yazı Hakkında

Başlık: Tehlike Bitti mi?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 09 Temmuz 1997, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Tehlike Bitti mi?

Şu an için rejimi bekleyen en büyük tehlike nedir?

Tehlikenin bittiğim sanmak!

Yani Türkiye’nin üzerindeki karabulutların da,
“Ahlâksız Ortaklık”ı ile birlikte tası tarağı topladığı
saflığına kapılmak.

Biten bir şey yok!.. Sadece düşmanın ilerleyişi durduruldu. Şimdi sıra, onu adım adım geriletmekte… Asıl savaş bir anlamda şimdi başlıyor.

Vücut vücuda, bire bir, çetin bir savaş…

★★★

Bu hükümet bir seçim hükümeti değil… Çünkü olamaz!

Çünkü yaşamak zorunda bulunduğumuz, kaçınamayacağımız, hatta erteleyemeyeceğimiz bir savaş, “acele” bile olsa, bir seçimin sonucunu
beklemeye izin vermiyor.

Yitirilecek ne zaman var, ne de bir karış alan!

Seçim, bugünkü -demokrasi dışı- çarpıklığı giderebildiği ölçüde çözümdür. Ve bu hükümetin görevlerinden birisi de, o çarpıklığı giderecek koşulları yaratmaktır.

Yani… Partileri genel başkan diktatörlüğünden kurtaracak., milletvekillerini “önder’in değil, halkın hizmetine sokacak, bir “siyasal partiler yasası”nı
çıkarmak bu hükümetin elbette ki görevidir.

Kişisel ve “hizipsel” çıkarlara dayalı “yapay” parti bölünmelerim önleyecek., cumhuriyete son vermeyi amaçlayan “azınlık egemenliği “ne izin vermeyecek.. bir “seçim sistemi” bu hükümetin elbette ki görevidir.

Ama bir yıldan önce gerçekleşemeyeceği anlaşılan bir seçimi beklerken,, bu hükümetin atmaktan kaçınamayacağı bazı “çok önemli” adımlar da
vardır…

★★★

İşsizlik… Toplumsal adaletsizlik., Çığ gibi büyüyen dış ve iç borçlar… Terör sorunu.. Bölgeler arası dengesizlik… Devletteki yozlaşma… Geri kalmış
demokrasimizin ayıbı olan insan hakları sorunları…

Hiç kuşku yok ki, bunlann hepsi de önemli.

Hem de çok önemli!

Ama bu sorunların hiçbirisinden dolayı bir devlet yıkılmaz… Bir toplum parçalanmaz.

Oysa “birbirine düşman” kuşaklar yetiştiren,
“devletine düşman” kuşaklar yetiştiren bir eğitim sistemi., devletin de sonunu hazırlar, ulusa! bütünlüğün de., toplumsal barışın da!

Eğitimde, öğretimde birliğin sağlanmasının cumhuriyetin temel niteliklerinin korunabilmesi açısından bir ‘yaşam sorunu” olduğunu öğrendik.

Tıpkı çocuğun, ateşin eli yaktığını öğrenmesi gibi… Etimizi yakarak… Yaşayarak…

Artık kimse, bilmemenin ya da aymazlığın gerisine sığınamaz… Bu sorunun çözümünü savsaklayarak geçirilecek her gün. bu topluma bir “ihanet’tır!

★★★

Sekiz yıllık “laik” temel eğitim neyi sağlar?

Çağdaşlığı, insan onuruna uygun yaşamayı, toplumsal barışı yavaş yavaş öldüren bir iç kanamanın durmasını…

Önce gelecek “tahribatı” önleyeceksiniz ki, o ana kadar ki tahribatlar zaman içinde “onarmak” olanağı doğsun!

Yok bu uygulamaya geçebilmek için bilmem kaç
trilyon para gerekiyormuş… Yok yeterince derslik
yokmuş, bilmem ne yokmuş.

Bunlar bahane değil.

Çünkü olayın iki yanı var… Birinci yanı; ilkokuldan sonra öğrenimini sürdürmek istemeyenleri üç yıl daha okulda tutmak. İkinci yanı ise; beş yıllık ilkokuldan sonra, laikliğe aykırı, çocuğun beynini yıkayan bir üç yıllık öğrenime engel olmak.

Bugün Türkiye için yaşamsal olanı birincisi değil, İkincisidir.

Birincinin uygulanmasını -olanaksızlıklar nedeniyle- bir yıl daha erteleyebilirsiniz. Ama İkincisini uygulamak için “olanaksızlık” bahanesinin gerisine sığınamazsınız.

Halen var olan imam ortaokullarına ya yeni öğrenci almayı durdurursunuz., ya da o okullarda birinci sınıfa yeni gelen öğrencilerden başlayarak
“laik” öğrenime geçersiniz.

Bu kadar basit!

★ ★★

Birkaç ay öncesindeydi. Sayın Mesut Yılmaz ile Flash TV’de bu konuyu tartışmıştık. Canlı yayın sonrasında, çaylar içilirken şöyle dedi:

– Sizin laiklik anlayışınız askerlerinkine daha yakın… Biz bu konuda Sayın Ecevit ile daha iyi anlaşıyoruz!

İşte Halep işte arşın!

Hiçbir gerçek dindar, ne bu hükümete ne de Ecevit’e “din düşmanı” gözüyle bakıyor. Pabuçları tutuşan RP’liler ve bir avuç şeriatçı dışında önyargılı olan yok.

Onlar da zaten bugün hükümette olan partilere oy vermiyorlar…

Geride kalan bizler ise.., Yılmaz ile Ecevit’in üzerinde buluştukları “laiklik” anlayışını yakından tanımaya hazırlanıyoruz.

Ve de bu “dürüst ikli”nin dürüstlüğünün, sadece para konusuyla sınırlı olup olmadığını görmek için sabırsızlanıyoruz…

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz