Anasayfa » Türkiye’de Humeyni Olmaz, Ancak Erbakan Olur! (1)
Ahmet Taner Kışlalı Yazıları Cumhuriyet Gazetesi Haftaya Bakış Köşe Yazıları

Türkiye’de Humeyni Olmaz, Ancak Erbakan Olur! (1)

Yazı Hakkında

Başlık: Türkiye’de Humeyni Olmaz, Ancak Erbakan Olur! (1)
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.4)
Tarih: 02 Şubat 1994, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Türkiye’de Humeyni Olmaz, Ancak Erbakan Olur! (1)

“The Wall Street Journal Europe”, geçen yıl Türkiye
ile ilgili bir rapor” yayımlamıştı. Önemli uzmanların
hazırladığı bu inceleme, şu öngörü ile noktalanıyordu:

“On yıl sonra, Refah Partisi’nin iktidarda olduğu ve
başkentin İstanbul’a taşındığı bir Türkiye!..”

Kimisi güldü geçti. Kimisi kızıp köpürdü. Kiminin ise
endişeleri alabildiğine büyüdü..

Şimdi Türkiye seçimlerin eşiğinde Ve kamuoyu yoklamaları, RP’nin yüzde 20’lere tırmanabileceğim gösteriyor.

Oylar dağılırsa, “geleceğin başkenti” (!) İstanbul’u
“dini bütün” bir belediye başkanının yönetmesi, hiç de
sürpriz olmayacak.

Tehlikeyi abartmak da yanlış, küçümsemek de…

Önce bu durumun nedenlerine doğru “tanı” koymak
gerekir.

Olayın dört “iç”, iki de “dış” nedeni var.

1) Atatürk’e saygılı ama Kemalizme karşı iktidarlar.
1950’den başlayarak, “dinci” güçlere sürekli ödün verdiler. Celal Bayar aslında bir bütün olan Kemalist devrimi, “halkın kabul ettiği ve etmediği devrimler” olarak ikiye ayırdı.

Türkçe ezandan vazgeçildi. “Çağdaş din adamı” yetiştirmek amacıyla açılan imam-hatip okulları, laik öğretime rakip olacak biçimde yaygınlaştırıldı.

Milli eğitim ve içişleri bakanlıkları başta olmak üzere,
“dinci kadrolaşma”ya olanak hazırlandı..

2) Özal’ın “ikinci cumhuriyetçi” politikaları, toplumsal
dengeleri daha da bozdu. Türkiye hızla, gelir dağılımı en
adaletsiz on ülke arasına kaydı.

“Para”yı “en yüce değer” sayan bir anlayış, toplumsal yozlaşmaya ivme kattı. “Ahlakı değerler ” arasındaki uçurumlar derinleşti.

Yozlaşmış bir düzene tepkiler sivrileşti. Düzene en aykırı görünen partinin, tepkilerin meyvesini toplaması kolaylaştı…

3) Kırdan büyük kente gelen insan, Türkiye’den Almanya’ya giden ailenin karşılaştığının benzeri bir “kültür şoku”nu yaşar oldu.

Baba, çocuklarının kötü yola düşmesinden, ailesini yitirmekten korkmaya başladı. Din, gerisine sığınılacak en doğal kalkan haline geldi.

Eskiden başını örtmeyen, başını örttü. Eskiden camiye
gitmeyen, camiye gitti.

4) Ve yüzde 8-12 arasındaki bir “cami oyu’’na sıkışmış, giderek diğer partilerin kendisi ile ortaklık kurmak istemediği MNP-MSP-RP çizgisi bir “strateji değişikliği yaptı.

“Dinci tepki partisi” olmaktan, “din ağırlıklı” bir kitle
partisi olmaya yöneldi. Hoşgörülü ve demokratik bir yüz
kazanmaya çalıştı.

Başı açık kadınlar, blucinli kızlar, Osmanlıca’dan
uzaklaşmış bir dil, giderek “vitrin”e yerleşti…

Tırmanışın “dış” nedenleri de zaten sır değil, ama
“iç” nedenler kadar da önemli değil

1) Özellikle Iran ve Suudi Arabistan, Türkiye’nin çağdaş, laik-demokratik bir rejimi seçmiş olmasından dolayı rahatsızlar “Kötü örnek”in etkili olmasından korkuyorlar.

Büyük paraların bu amaçla dışarıdan içeriye aktığını
gösteren birçok kanıt var…

2) Leninizmin yıkılışı, “hakça ve insanca” düzen arayışlarını, yeni “umut ışıkları”na yöneltti.

Sorunu daha da ağırlaştıran “ikinci cumhuriyetçi” çizgi, bu boşluğu dolduramazdı. Irkçı milliyetçiler ise, akıldan çok duygulara sesleniyorlardı.

Solun Kemalist bayrak altında toplanması uzayınca,
“dinci ideolojiler” meydanı boş buldular …

RP oylarının niçin arttığı, başörtülü genç kızların sayısının niçin çoğaldığı belli. Ama bunların belli olması, yarın la ilgili endişeleri silmeye yetmiyor.

Ben, sorunu yaratan nedenlerle savaşılması gerektiğine ne kadar inanıyorsam, bir başka şeye daha inanıyorum:

Türkiye’de Humeyni olmaz, ancak Erbakan olur!..
Bunun nedenlerini de gelecek yazımda ele alacağım.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz