Anasayfa » Üç Kent, Üç İsim

Yazı Hakkında

Başlık: Üç Kent, Üç İsim
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 11 Nisan 1999, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Üç Kent, Üç İsim

Cumhuriyetin temel değerlerine
karşı olan bir kafa yapısı, beş yıl boyunca üç büyük kentimizi yönetti.
Hem de yüzde 20’lerde bir oy desteği ile…

Kentler açısından doğru-yanlış bir şeyler yapıldı. Ama toplumsal ve siyasal açıdan önemli zararlar verildi. Özellikle de Ankara ve İstanbul’da…

Ekonomik ve siyasal açıdan üç büyük kent, Türkiye’nin neredeyse yarısı.

Ve büyük bir gücü altın tabakta sunuyorsunuz.. Sizi karanlığa sürüklemek isteyenlere.. Kendi ederinizle..

Bunun günahı öncelikle Ecevit, Yılmaz ve Baykal’a ait.

Baykal “iki türlü seçim”e belediye başkanlığında da karşı çıktı. Ecevit ve
Yılmaz da, üç büyük kent için “akılcı bir çözüm”e hiç yaklaşmadılar.

Belediye başkanları iki turlu bir seçimle belirlenseydi.. ya da üç genel
başkan sağduyunun gereğini yerine getirselerdi.. 19 Nisan sabahı üç kentimiz de çağdışı kafalardan “kesinlikle” kurtulmuş olacaktı.

Şimdi onların hatasını üç büyük
kentin seçmenleri düzeltmek zorunda!

★★★

Belediye başkanlığı seçimlerinde
partilerden çok adaylar önemli.

Eğer ANAP Sadettin Tantan’ı aday gösterseydi.. DSP de Temizel gibi çok güçlü bir adayı sahneye sürmeyecekti..

Oylardaki bölünme belirli bir düzeyin altında kalacaktı..

Ve İstanbul’un sorunu büyük bir olasılıkla çözülmüş olacaktı.

Peki şimdi ne olacak?

Adnan Polat partisinden daha fazla oy toplayacak, ama yetmeyecek..
AH Talip Özdemir partisinin oylarını koruyacak, ama yetmeyecek.. Zekeriya Temizel ikisini de geride bırakacak, ama yetmeyecek..

Ve aydınlıktan yana olanlar, eğer oylarını “kazanma şansı en çok
olan”da birleştirmezlerse.. İstanbul’u
bir beş yıl daha Fazilet kafası yönetecek!

★★★

Ankara Cumhuriyetin başkenti.
Atatürk’ün başkenti.

Vurulmak istenen çağdışı damga
en çok da orada sırıtıyor.

Aymazlığın vebali de en çok orada büyük!

Ankara’nın İstanbul’dan bir farkı var. Sorunun çözümü sadece soldaki iki partiye bağlıydı.. İki adaydan birinin çekilmesi başkenti Melih Gökçek sultasından kurtarmaya yeter de artardı bile.

Şansı daha az olduğu anlaşılan adayın çekilmesini Karayalçın daha
ilk günden önermişti. Ama şanslı adayın o olduğu anlaşıldıkça Doğan Taşdelen olumsuz bir görüntü çizmeye başladı.

Saygılı ve ılımlı bir görüntü verirken puan kazanmıştı. Ama daha düne kadar saygılı davrandığı Karayalçın’a Melih Gökçek ağzıyla saldırınca iş değişti.

Saldırganlık Sayın Taşdelen’e kanımca pahalıya mal oldu.. Ama Karayalçın’a yaradı!

Seçmendeki “Demek ki Karayalçın’ın kazanma şansı artıyor” izlenimi
güçlendi…

★★★

İzmir’deki sorun belki Ankara ve İstanbul’daki kadar yaşamsal değil. Ama solun belki de en güçlü olduğu büyük kenti bir sağanın yönetmesi
açısından önemli.

Kutlu Aktaş iyi bir valiydi Mesut Yılmaz’ın yapması gereken, onu milletvekili seçimlerinde liste başına koymaktı.. Şimdi büyük olasılıkla Aktaş
harcanacak ve bu harcanma sırasında aldığı oyların kime yaradığını da
seçimler gösterecek..

Yüksel Çakmur mu, Ahmet Piriştina mı?

Geçen seçimleri yitiren Sayın Çakmur’un işi bu kez çok daha zor.

Pinştina belediyecilik ve yöneticilik deneyimi de olan, İzmir’de çok sevilen bir siyaset adamı. DSP’nin yelkenlerini şişiren güçlü rüzgârlardan
yararlanma olasılığı oldukça yüksek.

Ve seçmene sunduğu program taslağı, Piriştina’nın etrafında iyi bir ekibin oluştuğunu da gösteriyor.

.. ★★★

Üç büyük kente üç isim…

19 Nisan sabahı pişmanlık duymamak için, parti tercihlerimizi bir yana
bırakmamız gerekiyor. Ve elbette, aklın da duyguların önüne geçmesi..

Partileri yönetenlerin sağduyusuzluğu nedeniyle., sanki seçim iki turluymuş da, biz de “ikinci turdaymışız” gibi oy vermek zorundayız.

Ülke öyle koşullarda ki, bir beş yılı daha tehlikeye atma lüksümüz yok!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz