Anasayfa » Üç Soru, Üç Yanıt…

Yazı Hakkında

Başlık: Üç Soru, Üç Yanıt…
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 30 Haziran 1996, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Üç Soru, Üç Yanıt…

HADEP kurultayının üzerinden bir hafta geçti. Bir kez daha, kabaran duyguların yerini aklın, serinkanlılığın almasını bekledim.

Yanıtlanması gereken üç soru var:

Ne oldu? Niçin oldu? Ne yapmalı?

★★★

“Ne oldu” sorusunu, “Türk bayrağı indirilip Apo posteri asıldı ve alkışlandı!” diye yanıtlamak, belki fazla yalındır. Ama gerçeğin özetidir.
Peki Sırrı Sakık, “Kendi değerlerine saygı gösterilmesini isteyenlerin, başkalarının bayrağına saygı göstermesi gerekir!” dedi mi, demedi mi? Kendisi “Demedim” diyor, “Dedi” diyenler var.

Sevgili Uğur Mumcu ve o zaman HEP Genel Başkanı olan Sayın Feridun Yazar’ın da katıldığı bir açıkoturumda, şu düşünceyi savunmuştum:

– Kendi azınlık değerlerine saygı gösterilmesini isteyenler, çoğunluğun değerlerine oncelikle saygı göstermelidirler. Kimse Atatürk‘ü sevmek zorunda değil, ama bu ülkede yaşayan herkes, Atatürk’e saygı göstermek zorundadır!

Belki bir dil sürçmesi oldu. “Başkalarının” sözcüğünü çıkarırsanız, suçlanan tümcedeki ana düşünce doğrudur!

★★★

Olay niçin oldu?

Akıldışı olasılık, böyle bir şeyi HADEP’in kendisinin düzenlemiş ya da istemiş olduğudur!

Birinci olasılık… HADEP, PKK ve Apo’ya rakiptir. Silahlı mücadeleyi yasal bir zemine çekme seçeneği olduğu için “sabote” edilmiştir. Amaç, yarı-rakip bir örgütün kapatılmasını sağlamaktır.

İkinci olasılık… İç ya da dış bazı güçler, ya HADEP’in kapatılmasını ya da bir darbeye gerekçe hazırlanmasını istemektedir. (700 polisin görev aldığı bir toplantı salonuna, dev bir Apo posteri ve PKK bayrağı nasıl sokulabilmiştir?)

Üçüncü olasılık… Olayın gerisinde yatan neden, Kürt kökenli yurttaşlarımızdan bir bölümünde giderek oluşan bir “tepki”dir. Apo posterinin önceden hazırlanmış ve salona sokulmuş olması, bir “tertip” eseri olabilir. Ama salondakilerin bu olaya verdiği destek önemlidir.

★★★

Ne yapmalı?
Bir… HADEP sadece PKK ve Apo’nun değil, aynı zamanda RP’nin de rakibidir. HADEP’in -Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun biçimde yaşadığı- Batı’nın büyük kentlerinde destek bulamamış oluşu anlamlıdır. Ama Güneydoğu’nun bazı yörelerinde ciddi bir
desteğe sahip olduğu da gerçektir.
RP’yi “sistem içme çekme” stratejisini savunanların, HADEP’i öncelikle sisteme kazandırma çabası içinde olması gerekir.
Yasal-barışçı sınırlar içinde “temsil” niteliği kazanmış bir HADEP, Apo’ya da RP’ye de darbe olacaktır. Türkiye’ye özellikle AB’den gelen
baskıları da hafifletecektir!

İki… Yıllardır bu köşede savunuyoruz: Azgelişmiş demokrasimizin “PKK izlerinden arınmış” HADEP benzeri bir partiye gereksinmesi vardır. Ama HADEP’ın de -yaşayabilmek ve işlevini yerine getirebilmek için- demokrasimize gereksinmesi vardır.
O demokrasinin yaşayabilmesi ise bir “asgari müşterek”te buluşulmasına çok yakından bağlıdır: Tek yurt, tek bayrak, tek resmi dil!..

Bu temel çerçeveden odün verilmemelidir. Ama bu çerçeve içinde de her türlü çözümün özgürce tartışılmasına ve üretilmesine, kapıları ardına kadar açmalıdır!

★★★

Konu böyle bir yazı ile geçiştirilecek kadar yalın değil!
Ama bazılarının yansıttığı ya da yansıtmaya çalıştığı düzeyde de “vahim” değil!.. “Panik gerektirecek düzeyde hiç değil!

HADEP kurultayını izleyenlerin tepkisinden ne sonuçlar çıkarmalı? O tepkinin doğmasına neden olan “temel yanlışlık” nerede? Ve o temel yanlışlık nasıl düzeltilebilir?

Bu soruların yanıtlarını da gelecek yazıya bırakıyorum.

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz