Anasayfa » Umut mu Umutsuzluk mu?

Yazı Hakkında

Başlık: Umut mu Umutsuzluk mu?
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 24 Ocak 1996, Çarşamba

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

Umut mu? Umutsuzluk mu?

Odaya girdiğimde üçü de düşünceliydi… Birisi liberal, ikisi eski Ülkücü.

Birincisi ile tanışıyorduk. Beni diğerleri ile tanıştırır tanıştırmaz sordu:

– Ne olacak bu ülkenin hali?

Ve daha ben ağzımı açmadan da önlemini aldı.

– Allah aşkına, yazılarınızdaki gibi iyimser laflar etmeye ve umut vermeye falan kalkmayın!.. Çünkü hiçbir anlamı yok.

Diğerleri de onayladılar.

Örnek çok ünlü, ama gene de hatırlatmakta yarar
var.

Bardağın yansı dolu mu, boş mu? İkisi de doğru…
Ama ille de yarısı boş diye tutturup da yarısının da
dolu olduğunu görmezden gelmemekte direnmek
yanlış!

Hele hele, bardağı tamamen doldurmanın hiç de
olanaksız olmadığını görmek istememek daha da
yanlış!

Bugün Türkiye’nin önünde üç önemli sorun bulunuyor: Ekonomi, PKK ve RP.

Üçünün de çözümü var. Ve bu çözümler de ilginç bir biçimde birbirlerine bağlı… Tutarlı bir hükümet, biraz akılcı bir tutum ve bugünden çok daha olumlu bir yarın.

Doğumun can alıcı noktası PKK. O çözülünce, çorap söküğü gibi arkası gelecek… PKK’yi bitirmek için değil, ama İspanya’daki ETA’nın konumuna indirmek için koşullar hazır.

PKK, içendeki savaşı kazanabilme umudunu yitirdi. Şimdi “dış destek” sayesinde, sadece ayakta kalabilme savaşı verebiliyor En büyük desteği Suriye. Ama ABD ve
İsrail ile uzlaşmak zorunluğunu duyan Suriye. Apo’yu feda etmek zorunda. Ve Kuzey Irak’ta da dengeler PKK’den yana değil.

ETA için dönüm noktası, Fransa’nın tutum değiştirmesyidi. BASK’ lı terörcülere karşı hoşgörü göstermekten vazgeçip sınırın öte yanında önlemler almaya başlamasıydı.

Yunanistan ya da Rusya’nın desteği, Suriye’ninkinin
yerini tutamaz.. GAP ve demokratikleşme ilerledikçe PKK geriler.

Bunun neresi hayal?

★★★

Güneydoğu’da terörün belirli bir sınıra çekilmesi demek, ekonomideki en büyük mikrobun yok olması demektir.. Enflasyonist baskıların azalması çok önemli bir
kaynağın büyümeye yönlendirilebilmesi demektir.

Ve de doğudan batıya göçün durması büyük kentlerin kurtarılma şansının doğması demektir.. Hatta göçün tersine dönmesi, gelenlerin geri gitmesi demektir.

Daha şimdiden… Çukurova’dan Marmara Bölgesi’ne
kadar, aylardır aynı yakınma ile karşılaşıyorum:

– Mevsimlik işçi sıkıntısı başladı. Pamuk toplamada da
inşaatlarda da emek sorunu doğdu… Güneydoğu’dan
gelmiyorlar artık. Gelmiş olanlardan da geriye dönenler
var.

Ekonomi düzeldikçe, düzeni yıkmak umut olmaktan çıkar… RP geriler.

Kırdan kente göç durdukça: büyük kentte kendini çaresiz hisseden, bir küttür çatışmasının şokunu yaşayan kitlelerin “tepki oyu” azalır… RP geriler.

Kürt şovenizmi geriledikçe Türk şovenizmi de geriler.
Irkçılığa tepki olarak gelişen “ümmet”e sığınma eğilimi
de geriler.. MHP de geriler. RP de geriler.

Bu değerlendirme, bir zorlama iyimserliğin ürünü değil. Sadece koşulların soğukkanlı bir değerlendirilmesinin sonucu.

Gerçekleşmesi için gerekli hükümet formülünü ise her
gün bir ağızdan yineleyen o kadar çok kişi var ki; Solun
dışarıdan sınırlı bir destek verdiği “ANAYOL!”

Niçin ANAYOL?

Yılmaz-Çiller zıtlaşması aşılabilirse, böyle bir hükümet kendi içinde tutarlı olacağı için…

Niçin sol dışarıda kalmalı?

Böyle tür hükümetin tek seçeneği olarak RP’nin kalmaması için… Toplumun “dinci sağ” ile “şaşkın sağ” arasında sıkışıp bunalmaması için…

İyimserliğin nedenleri ortada. Ama yarım bardağı tamamlamak da olanaklı, var olan suyu heba etmek de..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz