Anasayfa » Yanlış, Eksik Bir Doğrudur!

Yazı Hakkında

Başlık: Yanlış, Eksik Bir Doğrudur!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.14)
Tarih:  22 Mart 1992, Pazar

 

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Yanlış, Eksik Bir Doğrudur!

Nefret ettiğim Göbbels’in çok sevdiğim bir sözü var:
“Hıristiyanlık çok etkili. Çünkü iki bin yıldır aynı şeyi tekrarlıyor” demiş…

İnsanlar, aynı şeyi duya duya, sonunda onun doğru olduğunu tartışmadan kabul etme eğilimine girerler. Yanlışları doğru gibi görmek çok kolaylaşır.
Çünkü yanlış dediğimiz şey, genellikle doğrunun tersi değil, “eksik bir doğru”dur!
Bu nedenle de, Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorununa yaklaşırken, farklı doğruları alt alta sıralamak zorundayız.

★★★

Güneydoğu’nun, Türkiye’nin en yoksul, gelir dağılımı en bozuk, işsizliği en yüksek, derebeylik kalıntılarının hala etkisinini sürdürdüğü bir bölgesi olduğu doğru…
Ama yüz binlerce yurttaşın o yörede hala Türkçe bilmediği, Türkiye radyolarını bile alamadığı, 14 yıldır askeri ya da sivil baskı rejimi altında ve neredeyse normal hukuk düzeninin ve insan haklarının ne olduğunu bilmeden yaşadığı da bir gerçek!

Güneydoğu Anadolu’da yaşayanların çoğunluğu Kürt kökenli olduğu için, bölgenin her türlü olumsuz koşullarından en çok Kürt kökenlilerin etkilendiği doğru…
Ama bölge dışında yaşayan çok daha fazla sayıdaki Kürt kökenli yurttaşın, bulundukları yörelerin daha olumlu koşullarından olduğu kadar, demokratik insan haklarından da herkes gibi eşit düzeyde yararlandıkları da bir gerçek!

Şiddetin şiddeti doğurduğu ve PKK’nın -bir anlamda- bölgede uzun yıllardır uygulanan yanlış politikaların ürünü olduğunu; “Ben Kürtüm” demeyi bile suç sayan, Kürtçe konuşmayı yasaklayan, İsmail Beşikçi’yi dört duvar arasında tutmayı çözüm sanan bir yaklaşımın, PKK’nın ekmeğine yağ sürdüğü doğru…
Ama PKK’nın kullandığı şiddetin, devletin bölgede, kısıtlayıcı, baskıcı nitelikleriyle varolmasını zorunlu kıldığı; demokratik çözümü zorlaştırdığı, hatta yörenin kalkınmasını geciktirdiği de bir gerçek!

PKK terörü sayesinde, sırf terör halk desteği bulamasın diye, bölgeye aktarılan kaynakların ve sorunların çözümü için gösterilen çabaların arttığı doğru…
Ama devlet -başka bölgelerde oturan yurttaşların ödediği vergilerle- o yöreyi kalkındırmak için büyük çabalar sarfederken yörenin varlıklı kişilerinin, orada kazandıklarını batıya taşıdıkları, kendi insanlarının yaşam koşullarının düzelmesi için “risk”e girmek istemedikleri de bir gerçek!

PKK’yı, Güneydoğu Anadolu’nun olumsuz koşullarının ve devletin yanlışlarının yarattığı doğru…
Ama bazı dış güçler tarafından desteklendiği; onların Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya yönelik emellerine hizmet ettiği de bir gerçek!
… Ve, PKK’ya halk desteğinin -devletin yanlış yaklaşımından ya da korkudan- arttığı ne ölçüde gerçekse; PKK’ya sempati besleyenlerin büyük çoğunluğunun bile, Türkiye’den ayrılmayı, kopmayı istemediği de o ölçüde bir gerçek!..

★★★

Yıllar önce Fransız Komünist Partisi’nin seçmenleri üzerinde yapılan bir araştırma gösterdi ki; bu seçmenlerin ancak çok büyük bir azınlığı, komünist bir rejimin kurulması için oy veriyordu.
Önemli bir çoğunluğu, kurulu toplumsal düzene tepkilerini, yaşadıkları koşullara öfkelerini en iyi biçimde dile getirebilmek amacıyla komünistlere destek olmaktaydılar. Komünistlerin iktidar olamayacağını bildikleri için, bir anlamda rahattılar…

Tıpkı, toplumsal dengeleri, dürüstlük ve ahlak anlayışlarını altüst eden; “para”yı en yüce değer yapan; Özal politikalarının ürünü olan düzene karşı tepkilerini en iyi biçimde dile getirebilmek için, -bilinçli ya da bilinçsiz olarak- en aykırı partiye destek olan çok sayıdaki RP seçmeni gibi…
Hiç kuşku yok ki, her olayda “Biji PKK.. Biji Apo..” diye bağırmak için fırsat kollayanların önemli bir kesimi de, bunu yaparken, kendilerini saran olumsuz koşullara ve kendilerine saygı ile yaklaşmamış olan devlet tutumlarına karşı öfkelerini dile getiriyorlar aslında. Yoksa, ayrılarak daha mutlu olacakları inancını değil!..

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz