Anasayfa » Yarın 10 Kasım!

Yazı Hakkında

Başlık: Yarın 10 Kasım!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 09 Kasım 1997, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Yarın 10 Kasım!

Yarın tam tamına 59 yıl olacak Atatürk aramızdan ayrılalı.

20. yüzyılda her toplumdan önemli insanlar çıktı… Kahramanlar, devrimciler, devlet adamları… Çoğu çoktan unutuldu. Kimisi halkı tarafından bacağından asıldı. Kimisi halkına ve insanlığa yaptıklarının bedelini intihar ederek ödedi. Kimisinin adı yollardan, alanlardan, kentlerden silindi.

Kimisinin heykelleri yerlerde sürüklendi.

Ama Atatürk hâlâ kafalarda ve yüreklerde. Yarım
yüzyıl sonra sanki yeniden doğuyor.

Orta Asya’dan Kafkaslar’a. Atatürk’ü incelemek
üzere araştırma merkezleri kuruluyor. Başında bir
Bulgar profesörün bulunduğu Balkan Bilimler Derneği,Atatürk’ü yüzyılın en önemli kişisi ilan ediyor.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı, birçok konuşmasında Atatürk’e olan hayranlığını dile getiriyor.
ABD’nin bayan Dışişleri Bakanı, dünya büyüklerinin
önünde kadın haklarından söz ederken, Atatürk’ün
düşüncelerini anlatıyor.

Geçen yıl 10 Kasımda Anıtkabir’in yollarını taşıran bir milyon insan.. Birkaç ay önce Hipodrom da
Ata’sına bağlılığını haykıran beş yüz bin genç… 29
Ekim’de sokaklara dökülüp marşlar söyleyen, eğlenen yüz binler…

Ve o yüz binleri TV’leri başında izlerken heyecanlanan, gözyaşı döken milyonlar… Atatürk’ün hâlâ
toplumlunun yüzde 84’ünden büyük saygı ve sevgi
gördüğünü ortaya koyan kamuoyu yoklamaları..

★★★

Acaba niçin Atatürk yeniden güncelleşti? Niçin
yeniden doğdu?

Bunun dört nedeni var.

Birincisi… Dünyanın son yıllarda yaşadığı değişmeler onu haklı çıkardı Sovyetler Birliği yıkılırken,
Yugoslavya kan gölüne dönerken; evrensel ve kalıcı değerleri yakalamış olan devrimcinin Atatürk olduğu görüldü.

İkincisi… Batı’da yüzyıllar boyu kan ve gözyaşı ile
elde edilmiş hakları ve özgürlükleri Atatürk’ün devrimi bu topluma zahmetsizce kazandırmıştı. Çabasız elde edilenlerin değeri, ancak onlar yitirme tehlikesi ortaya çıkınca anlaşıldı.

Üçüncüsü… Çözülme, parçalanma kuşkusu içine giren toplumlar, varlıklarını koruma içgüdüsü içinde, etrafında birleşebilecekten ortak bir değer ararlar. Toplumumuz da bu gereksinme içinde Atatürk’ü
yeniden keşfetti.

Dördüncüsü… Atatürk’e yönelik saldınlar öylesine haksızlaştı ve çirkinleşti ki, yarattığı tepkilerin boyuttan da aynı ölçüde büyük oldu. Doğruya yapılan saldırı, doğru ile eğrinin bilincine varılmasını kolaylaştırdı.

Ve Atatürk… belki kendi yaşamında bile olmadığı kadar güçlendi!

★★★

Atatürk niçin eskimedi?

“Cumhuriyetçilik” ilkesi, demokrasi ile özdeşleşti. Hem de katılımcı, sivil toplumcu bir demokrasiyle… Atatürk devrim için demokrasiyi ertelemedi.
Hatta Kurtuluş Savaşı’nı bile demokrasiyle yürütmeye çaba gösterdi… Ve baskı rejimlerinin yıkılması,
demokrasi ve özgürlük rüzgârlarının dünyada yeniden esmesi, Atatürk’ün haklılığının yeni bir kanıtı oldu.

Atatürk, aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar arasında bir “biz” duygusu yaratılmadan çağdaşlaşılamayacağının bilincindeydi. Ama “Ulusçuluk” ilkesini ne ırk ne de din temeline değil, kültür ortaklığı üzerine oturtmuştu… Bosna-Hersek’te yaşanan insanlık trajedisi. Atatürk’ün haklılığının son kanıtını oluşturdu.

Laikliği kabul etmemiş olan İslam ülkelerinin, bilimin ve teknolojinin gelişmesine katkısı sıfır düzeyinde. Bütün Arap ülkelerinin bilim ve teknolojinin gelişimine katkısı küçücük bir İsrail’in yüzde 4’ü kadar. Oysa bir zamanlar durum tersineydi. Son yıllarda demokrasi ve özgürlük rüzgârlarından tek etkilenmemiş olan ülkeler, laiklik dışı, kimisi de şeriatçı olan İslam ülkeleri oldu… Ve Atatürk’ün “Laiklik” ilkesinin önemi bir kez daha somutlaştı.

Atatürk’te “Halkçılık”, sosyal adaletçilik demekti. Emeğin hak ettiğini alması, toplumda ayrıcalıklı
kesimlerin yaratılmaması demekti…Türkiye dünyada gelir dağılımı en bozuk on ülke arasına girdi. Toplumsal barış bozuldu… Ve Atatürk’ün bir ilkesi daha vazgeçilmez oldu.

Atatürk için devlet, geri kalmışlıktan kurtulmanın
ve toplumsal adaleti sağlamanın bir aracıydı. ‘‘Devletçilik” anlayışı özel kesimi dışlamıyor, tersine “esas” alıyordu. Ama toplum yararının gerektirdiği her yerde devleti görevli kılıyordu… Sadece Güneydoğuda yaşananlar bile bölgenin toplumsal-ekonomik yapısının değişmesi için devletin etkin katkısının kaçınılmazlığını gösterdi.. Atatürk’ün devletçiliği bir kenara itilerek, bölgeler ve sınıflar arası dengesizliklerin giderilemeyeceğini gözler önüne serdi.

Ve Atatürk eskimedi… Çünkü onun “Devrimcilik”
anlayışı, sadece eski kurumların değiştirilmesini öngörmüyordu. Sürekli değişen bir dünyada, sürekli
olarak en ileri çözümlerin yaşama geçirilmesini de
öngörüyordu.

İlkelerinden sapmayarak, aklın ve bilimin ışığında, “en ileri” çözümlerin bulunmasını ve yaşama geçirilmesini…

★★★

Yarın 10 Kasım.

Yarın Atatürk aramızdan ayrılalı tam tamına 59 yıl
olacak.

Niçin hâlâ güncel, niçin hâlâ dipdiri ve eskisinden
de güçlü olduğu üzerinde bir kez daha düşünmenin
tam zamanı!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz