Anasayfa » Yönetemeyen Yönetilir!

Yazı Hakkında

Başlık: Yönetemeyen Yönetilir!
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi (s.3)
Tarih: 09 Haziran 1996, Pazar

Yazı

HAFTAYA BAKIŞ

AHMET TANER KIŞLALI

Yönetemeyen Yönetilir!

Benim bulunduğum Meclis’te, en “sağduyu”lu grubu eski Demokrat Partili milletvekilleri oluşturuyordu.
27 Mayıs’ı yaşamışlardı. Yassıada’yı yaşamışlardı. 12 Mart’tan gereken dersleri almışlardı… Hem hoşgörülü ve saygılıydılar hem de gerektiğinde kendi partilerinin önderinin de hoşuna gitmeyen uyarılar yapabiliyorlardı.

Türkeş, 27 Mayıs’ın en önlerindeydi. 12 Mart’ı yaşadı. 12 Eylül’de dört duvar arasında kaldı. Orduda hala eski dostları var… Şimdi Çiller ile Yılmaz arasında mekik dokuyor:
“- Toplum geriliyor. Kurumlar da geriliyor. Çok endişeliyim… Üç darbeyi yaşadım, havasını iyi bilirim. Rejimden endişeliyim…”

Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş komutanlarla görüşüyor. Ne olduğunu soranlara verdiği yanıt çok açık:
“- Etraf çok puslu. Konuşursam yer yerinden oynar!..”

Bu köşede birçok kez yazıldı: Askeri darbeler, üzerinde konuşmakla, tartışmakla gelmez… Onlara ortam hazırlayan koşulların oluşumu karşısında gözlerini kapatmakla gelir!

★★★

Askeri darbelerin bazı genel, bazı da -ülkeden ülkeye değişen- özel nedenleri vardır.

Ülke, bağımsızlığını ya da bütünlüğünü tehdit eden ciddi sorunlarla karşı karşıya mı? Sivil kurumlar, bu sorunlarla başedebilecekleri inancını verebiliyorlar mı? Bir baskı yönetimi, bu bunalımdan çıkışı kolaylaştırabilir mi?
Sivil güçler, orduyu işe karıştırmamak konusunda görüşbirliği içinde mi? Olası bir darbe, içeriden ve dışarıdan önemli destekler bulabilir mi?
Ordu, kendi içinde birlik mi ve kendisine karşı koyabilecek bir gücün bulunmadığı inancında mı?
Ordu, sivil iktidarlara saygı geleneğine mi sahip, yoksa bu gelenek ciddi bir biçimde sarsılmış mı?

Bu soruların yanıtlarını açık yüreklilikle verin. Artıları, eksileri soğukkanlılıkla hesaplayın…
Tehlikenin neresinde olduğumuz ortaya çıkar!

★★★

Ekonomik durum, Türkiye’nin konumundaki bir ülkeye darbe nedeni olmaz; ancak darbe ortamını yaratan koşulların oluşumunu kolaylaştıran bir neden olur!
Darbeyi zaten sorunlar da yaratmaz. Sivillerin o sorunlarla başedemeyecekleri ve o sorunların yeterince bilincinde olmadıkları inancı yaratır!

Türk ordusu için en önem taşıyan iki sorun ise Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç değişmemiştir; Etnik bölücülük ve laik devlet düşmanlığı.
Bir RP, Türkiye’de darbe nedeni olmaz… Eğer güçlü bir Kemalist parti varsa… Eğer -güçlü bir Kemalist partinin yokluğunda- ANAP gibi, DYP gibi partiler, aymazlık içinde değillerse… Eğer üç beş oy uğruna, demokrasiyi ve toplumun geleceğini tehlikeye atacak ödünler vermiyorlarsa!..

Ancak kendi kendilerini yönetemeyenler, başkaları tarafından yönetilmeye ya da yönlendirilmeye davetiye çıkarmış sayılırlar!

★★★

Darbelerin “mucize” yaratmadıklarını yaşayarak gördük.

Geçmiş darbelerden, askerlerin de sivillerin de alması gereken dersler var: 12 Eylül’ün bugüne gelinmesindeki sorumluluğu açıkken, yeni bir darbeye umut bağlamak kolay mı?
Ama unutmamamız gereken de bir “gerçek” var. Şimdiki durumu, darbenin yaratacağı durumdan daha sakıncalı görenlerin sayısı arttıkça, darbe olasılığı da artar!

Sivillerin “bölücü” terör ve şeriatçılığın demokratik devleti yıkamayacağı inancını güçlendirmeleri ölçüsünde de,darbe olasılığı gündemden kalkar!..

★★★

Yukarıdaki son üç bölümü, 27 Şubat 1994 tarihli yazımdan aldım.

Demek ki Türkiye, son yıllarını zaman zaman yinelenen bir “darbe psikozu” içinde yaşıyor… Ve son günlerde, yaşadıklarımız, bize ozanın ünlü dizelerini bir kez daha anımsatıyor:

“Yiyin efendiler yiyin! bu hanı iştiha sizin/aksırıncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!..”

Neyi yiyorlar?
Devletin yiye yiye tüketemedikleri mallarını mı?..
Atatürk‘ün bu topluma kazandırdıklarından arta kalanlarını mı?.. Yoksa kendi varlık nedenlerini mi?..
Ders alınsaydı eğer, tarih yinelenir miydi!

Orijinal Görsel

Yorum Yaz

Yorum yaz